Boyun Eğen Gazeteci, Gazeteci Değildir!

Gazetecilik; masa başında iktidarların, makam sahiplerinin ya da güç odaklarının hoşuna gidecek manşetler atmak değildir. Eğer gazeteci, güçlüye karşı susacak, yanlışları görmezden gelecek, çıkar ilişkileri uğruna kalemini eğip bükmeye razı olacaksa, o kişiye “gazeteci” denmez. Böylelerine en fazla “basın bülteni memuru” denir.

Gerçek gazetecilik; doğruyu söylemekten, gerçeği haykırmaktan, toplum adına hesap sormaktan geçer. Gazeteci, ne bir partinin borazanıdır, ne de sermayenin propaganda aracıdır. Gazeteci, toplumun gözü, kulağı, dili ve vicdanıdır. Çünkü halkın bilmediğini halka ulaştıran, unutturulmak isteneni gündeme getiren, karanlığa ışık tutan tek güç, özgür basındır.

Gazeteci doğruyu söylemekten korkmaz, tarafsızlıktan sapmaz. Zira gazetecilik, “tehlikesi yüksek, bedeli ağır ama onuru büyük” bir meslektir. Gerçeğin peşinden koşmak çoğu zaman tehditlere, baskılara, hatta hayati risklere rağmen sürdürülür. Ama işte bu yüzden gazetecilik, gerçekten kutsal bir meslektir.

Unutulmamalıdır ki; boyun eğen, susan, görmezden gelen kalem artık gazetecinin değil, muktedirin kalemidir. Oysa gerçek gazeteci, yanlışı kimin yaptığına bakmadan üzerine yürüyendir. Çünkü halkın çıkarı, kişisel çıkarların, iktidarların ve sermayenin üstündedir.

Kısacası; “Gazeteciyim” diyorsan, gerçeğin yanında duracaksın! Eğer gerçeğin karşısında susuyorsan, sadece mesleğine değil, topluma da ihanet ediyorsun demektir.

Mehmet ELÇİ