Adıyaman: Sadece Afetlerde Hatırlanan Şehir Olmasın

Biz bu şehri sadece depremle, afetle anılsın diye mi seviyoruz?
Yoksa Adıyaman, sadece seçim dönemlerinde hatırlanacak bir “oy deposu” mu?

Ne acı ki, her felaketten sonra aynı manzarayı yaşıyoruz. Kameralar, mikrofonlar, vaatler… Hepsi bir süreliğine şehrimize uğruyor. Acımız taze, yaralarımız derinken herkes “yanınızdayız” diyor. Ama o yaralar kabuk tutmaya başladığında, sessizlik çökmeye başlıyor. Bir süre sonra ne ses kalıyor ne söz.
Geriye kalan, yine Adıyamanlının kendi gayreti, kendi sabrı, kendi azmi oluyor.

Oysa Adıyaman, sadece acılarla anılacak bir şehir değildir.
Bu toprakların her karışında alın teri, dua, emek, vefa vardır.
Bu şehir; yıkıntıların arasından yeniden filizlenmeyi bilen, umudu toprağından söküp atan değil, tam tersine toprağı umutla yoğuran insanların şehridir.

Ama son yıllarda bir şeyler değişti…
Siyasetin soğuk yüzü, sıcak insanımızı donduruyor.
Artık insanlar “kime oy vereceğiz?” sorusundan çok, “bizi kim hatırlayacak?” diye soruyor.
Bu, bir toplumun yönetenlere en sessiz ama en derin haykırışıdır.

Vekil, bürokrat, yönetici…
Hepiniz bu toprağın evladısınız.
Bir zamanlar siz de bu sokaklarda oynadınız, bu çeşmelerden su içtiniz, bu insanların gönlünde büyüdünüz.
Şimdi o gönüller, sizden sadece bir şey bekliyor: “Bizden biri” olarak kalmanız.

Makamlar geçicidir, ama insanın bıraktığı iz kalıcıdır.
İnsanı yaşatan unvanı değil, hatırasıdır.
Unutmayın; siz o makamda bir imzanız olduğu için değil, bu insanların size olan güveni sayesinde oturuyorsunuz.
O güveni sarsmak, bir tabelayı değil, bir toplumu yerinden oynatır.

Bugün Adıyaman’ın dört bir yanında insanlar hâlâ konteynerlerde yaşam mücadelesi veriyor.
Bir yanda çamurun içinde umut yeşertmeye çalışan anneler, bir yanda “dönüşüm” sözüyle oyalanan gençler…
Bu sessizlik artık yoruyor, bu bekleyiş artık yıpratıyor.

Artık bu şehir “afet bölgesi” değil, adalet bölgesi olmalı.
Artık bu şehir “unutulan şehir” değil, umutla anılan şehir olmalı.
Adıyaman’ın insanı; siyasetçinin, yöneticinin, bürokratın koltuğuna değil, vicdanına sesleniyor:
“Bizi hatırlayın, çünkü biz sizi hiç unutmadık.”

Bu şehir, bir gün yeniden ayağa kalkacak.
Ama asıl mesele, o gün geldiğinde kimlerin bu toprağın yanında durduğunun hatırlanmasıdır.
Adıyaman; sadece depremlerle değil, direnişiyle, dayanışmasıyla, vefa duygusuyla anılmayı hak eden bir şehir.

Artık soralım kendimize:
Biz bu şehri ne için seviyoruz?
Afetler hatırlatsın diye mi, yoksa evlatları sahip çıksın diye mi?

Cevabı, her birimizin vicdanında gizli.