Acıların azaltılması için paylaşılmasını önerir tüm öğretiler. Hâlbuki yüzeye çıktıkça daha mı bir kanıksanır, umarsızlık noktasına ulaşır? Emin değilim.

Bir kişiye yüklenmemek adına dağıtmak istersin. Daha çok insanla paylaştıkça hem sendeki azalacak diye düşünürsün, hem de etkisi azalacağı için başkaları zarar görmeyecek sanırsın. Bu bir yanılsama mıdır? Emin değilim.

Düşünseniz ya, dağıtayım derken acaba çok fazla alanı genişletip mesafeler mi koyarsın en yakınlarına bile? Emin değilim.

Öyle değil mi, yakınlaşmak incinebilirlik riskini almaksa neden bunca çoğalmak!? Korku mudur? Emin değilim.

Anlayacağınız kafam karışık. İçim acıyor. Yine de sadece bugün için yapabildiğim; sorgulamak, yargılamak. Geçecek, biliyorum. Hatta eminim. Nasıl mı? Daha öncekileri geçti de ondan.

En iyisi işi bir alıntıya bağlayalım ve noktayı koyalım.

Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikâyet etmesinden bıkmıştı.

Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı; ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.

“ Tadı nasıl?” diye soran yaşlı adama öfkeyle “ Acı” diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak, çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:

“ Tadı nasıl?”

“ Ferahlatıcı” diye cevap verdi genç çırak.

“Tuzun tadını aldın mı?” diye sordu yaşlı adam.

“ Hayır” diye cevapladı çırağı.

Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:

“ Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir; ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey; ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.”