İktidarın “Sabır” Çağrısı ve Aç Karnına Çalışmak

Halk kültürümüzün en bilge, en nüktedan isimlerinden biri olan Nasreddin Hoca, yüzyıllardır anlattığı fıkralarla aslında hayatın acı gerçeklerini ince bir mizahla dile getirmiştir. Onun hikâyeleri bazen bir tebessüm bırakır, bazen de düşünmeye mecbur eder. Bugün yaşadığımız tabloya bakınca, Hoca’nın “aç karnına çalışmak” fıkrası aklıma düşüyor.

Hikâyeyi hatırlayalım: Hoca, masrafları kısmak için eşeğine verdiği samanı giderek azaltır. Eşek her defasında çalışmaya devam eder, Hoca da bundan memnun olur. Nihayetinde saman tamamen tükenince eşek yere yığılır, nefesi kesilir. Hoca ise başını sallayıp “Tüh! Biraz daha dayansaydın sana aç karnına çalışmayı da öğretecektim.” der.

Bugün memur emeklilerine yapılan “sabredin” çağrısı, işte bu hikâyeyi hatırlatıyor. Yıllarca devlete hizmet etmiş, alın terini kamu yararına akıtmış emekliler, hayatlarının bu döneminde rahat etmeyi hak ederken tam tersine ay sonunu getirme derdine düşmüş durumda. Maaşları enflasyon karşısında eriyor, mutfak masrafı, kira, fatura derken cepler boşalıyor.

Ama siyasetçiler kürsüye çıkıp hâlâ “sabır” telkin ediyor. Sanki sabır ekmek yerine geçiyor, sabır pazardan sebze-meyve aldırıyor, sabır faturayı ödüyor. Oysa sabırla karnı doyan ne bir emekli var, ne bir dul, ne bir yetim.

Nasreddin Hoca’nın hikâyesinde eşek sonunda yere yığılır. Bugün toplumun sırtına bindirilen yük de günbegün ağırlaşıyor. Eğer emeklilere, memurlara, çalışanlara hak ettikleri refah verilmezse, bir gün bu sabır da tükenecek. Çünkü aç karnına verim beklemek, günü kurtarsa da yarını kaybettirir.

İktidar sahipleri unutmamalıdır: Halkın tahammül sınırı, saman gibi azar azar eksilir. En sonunda geriye dayanacak güç kalmaz.