Dün akşam sıkıntıyla girdim yatağa.  Hâlbuki yatmadan önce duşumu aldığımda rahatlamış hissetmiştim kendimi. Yetmedi demek ki deyip kendimce olumlu düşüncelere odaklanmak adına dua ve meditasyon şekilleri denedim. Bir ara baktım ki tek gözler, yumuşakçalar, renkli dönenceler derken bir sürü şekiller gözümün önünde uçuşuyor. Zihnim mi bana oyun oynuyor, yoksa ben mi zihnimle dalga geçiyorum anlayamadım. Derken duyguma temas ettim. O GÜN BENİM İÇİN SIKICIYDI VE SIKINTIM DEVAM EDİYORDU. Çünkü o gün ödemelerim vardı ve ben ancak annemin yardımıyla o ödemeleri gerçekleştirebildim, üstelik bayram harçlığı da verdi annem bana. Büyük utanç yaşadım. Hele de yan komşu ile sohbet bayramlar olunca ve çocuklarının ona bayram harçlığı verdiğini duyanda yer yarılsa da içine girsem kodundaydım. Millet annesine bayram harçlığı verirken ben annemden alıyordum, bir de 40 gün kadar onda kalacaktım. Resmen anneme yük olduğumu hissettim.

       Uzatmayalım, ben bir yandan bunları düşünürken, bir yandan da Tanrı’dan yardım istedim; hem biraz beni neşelendirsin, hem de bu ekonomik dar boğazdan geçirsin diye. Hatta ona yol yöntem de göstermeye çalıştım; şans oyunları olabilir, bana çıkacak olan numaralarla ilgili tüyo verebilirsin gibi. Sanırım Tanrı’nın da muzipliği üstendeydi, müzik eşliğinde hemen cevap geldi. Müzik tanıdıktı ama baştan çözemedim. Daha doğrusu çözmek için bir çaba sarf etmedim, ben rakamlara odaklı, ritme içimden tempo tutmakla yetindim. Rakamlar 118 80. Bu rakamlar da bana tanıdık gelmişti, ama benim onunla da ilgilenecek halim yoktu; ben hangi şans oyununun beş rakamla oynandığını bulmaya çalışıyordum ve rakamları da unutmamak adına gösterdiğim çaba yürekler acısıydı. İşte o anda kavradım Tanrı’nın bana muzipçe davrandığını. 118 80 yani BİLİNMEYEN NUMARALAR ile Tanrı bana demişti ki “olsa dükkân senin”.

       Öyle ya da böyle ben o gece sonunda, rahat bir uykuya geçebildim. Ertesi gün dinlenmiş bir vaziyette yeni güne uyandım. Eeee! Ne diyorlardı bizim zamanımızda öğretmenlerimiz sık sık bize; “sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”. Bende de öyle oldu. Yeni bir güne sağlıklı bir şekilde başladım. Ayrıca bu gün öyle alelade bir gün değildi. Cumhuriyet tarihinde bir ilkti yaşanılan, bu günle birlikte. Çünkü 2x BAYRAM, yani iki bayram bir aradaydı. Ramazan Bayramı’nın ilk günü ile, 30 Ağustos Zafer Bayramı aynı güne denk gelmişti. Bu arada bu kadar açıklama içerisinde 2x BAYRAM kısaltması gibi kısaltmalarla ile ilgili yaşadığım bir tespitimi paylaşmak istiyorum. Ben, ilk olarak bu tür bir kısaltmayla arkadaşımın zili üzerinde karşılaştım. Bir anlam veremedim, arkadaşıma sordum. 2x A ve soyadları şeklinde bir kısaltmaydı. Nedenini sorduğumda ikisinin de adlarının ilk harfi A olduğu için böyle bir yola başvurduklarını söyledi, yani yerleri dardı.

        Bu tür kısaltmalarla ilgili yer darlığı, değişik tarz arayışları veya daha sayılabilecek bir sürü şey olabilir. Fakat bütün bunlar, nedense bana bu tür kısaltmalarla ilgili önyargımı kırmakta yardımcı olmuyor. Ancak zamanla ne kadar uzun cümleler kurduğum gerçeğiyle barışırsam, o zaman belki bu tip ilginç kısaltmalar bana daha sıcak gelecek. Şimdilik kendi tarafımda kalarak Özlen’e ve yazdıklarına daha anlayışlı ve sıcak bakmakla yetinmek zorundayım. Yoksa kafam karışıyor, akıl sağlığım tehdit altına giriyor. Neme lazım!

( Geçmiş bayramlardan, bayram şekeri niyetiyle eski bir yazı.)