BENİM ARTİZ (!) DEDEM

Benim bir tek dedem oldu; annemin babası. Çünkü baba- dedem, daha babam anne karnındayken ölmüş. Anne- dedemin de ilk torunu benim. Bunun, rahmetli dedem için bir önemi var mıydı? Bilemiyorum. Fakat bildiğim bir şey var; ben hiç özel olduğumu hissetmedim.

Dediğim gibi; ben dedem için özel miydim, bilemiyorum. Fakat dedem benim için çok özeldi. Onunla çok güzel anılara sahibim. Bunlara değinmeden önce; felsefi bir tanıma dayanarak aslında biz dedemle yakın ve samimi bir ilişki yaşamışız diyebilirim. Şöyle ki; “ Mesafe ayarı, kirpiler için olduğu kadar insanlar için de önemlidir; soğuktan donmayacak kadar yakın, dikenler batmayacak kadar uzak. Bu koşulları sağlayan uygun mesafede olmaya yakınlık ya da samimiyet deriz. “

 İşte bu tanım, benim dedemle ilişkimde cuk diye oturdu. Dedemle ilgili doğrudan canımı yakan hiçbir anı yok şu an aklımda. İçimi ısıtacak kadar da anıya sahibim, şükürler olsun.

Bu anılardan biri şöyle; yüksek okul sıralarında moda olan ve benim bayıldığım bol giysilerimin arasında, dedemin kazakları da sıraya girmişti. Dedem iri yarı çok yakışıklı bir adamdı. Artiz (!)gibiydi. Hatta ben onu rahmetli Hulusi Kentmen’ e çok benzetirdim. Yanlı bir tespit olabilir, ama benim dedem daha da yakışıklıydı bana göre. Tiplerinin yanı sıra her ikisinin benzer bir özelliği daha varmış aslında; o da her ikisi de göçmen. Hulusi Kentmen, Bulgaristan- Tırnova doğumlu; dedem de Yunanistan- İskeçe doğumlu. Bu da daha bir sıcak hale getirdi benim gözümde benzerliklerini. Her ikisini de rahmetle anıyorum.

Tabii, bu arada anıdan uzaklaştım. Neyse geri dönelim. Benim bu bol şeyleri giyme merakımın sonu yoktu. Bunu arkadaşlarım da bildikleri için; bir gün giydiğim bol- beyaz bir penyede espriyi patlatıverdiler: “ Hayrola, sıra dedenin atletlerine mi geldi? “

Dedemle giysilerini paylaşmanın yanı sıra çok güzel oyun saatlerini de paylaşırdık. Bu oyunlardan biri tavlaydı. Dedemle yaptığımız tavla partilerimize doyum olmazdı. Aslında felç geçirip eve bağlanmış olmasa benim gibi çoluk- çocukla tavla atacak bir adam değildi; ama bana faydası çok oldu bu tavla partilerinin. Ciddi bir rakip yetiştirdi kendine.

Masası, siyasi tarihi, magazinsel yanı, kesesi ve gönlü zengin bir adamdı benim dedem. Dedem olduğu için söylemiyorum. Kıyas götürür mü, götürmez mi bilmiyorum; ama ben  “Dedemin İnsanları “ filminde birebir dedemi ve yaşanmışlıklarımı gördüm. Çok etkilendim ve ağlayarak izledim filmi. Bir yanım da çok mutluydu, yalnız değildim! O sımsıcak duyguları hissedenler vardı ve bugüne sesleri ulaşıyordu. Ne güzel!

İyi ki öyle bir dedem olmuş ve ben iyi ki onun ilk torunu olmuşum. İlla “ilk “ olmanın özelliğini hissetmem gerekmiyor. Ben, bugün dedemle ilişkimim çok özel olduğunun ayırdındayım ya! Önemli olan o.