Bir zamanlar çölde hizmetkârı ve 20 devesiyle yolculuk eden bir Arap varmış. Bir akşam geceyi geçirmek için konaklamışlar ve develeri bağlamak için yalnızca 19 kazıkları olduğunu fark etmişler. Hizmetkâr efendisine ne yapacaklarını sormuş, efendisi de şu şekilde karşılık vermiş:

“Bir kazık daha çakıyormuş ve onu bağlıyormuş gibi yap. Böylece deve bağlı olacağını sanacaktır.”

Öyle yapmışlar. Ertesi sabah bütün develer oradaymış. Yirminci deve yerinden kımıldamamış. Bunun üzerine, develeri çözmüşler ve tekrar yola koyulmuşlar. Bir süre sonra yirminci devenin kımıldamadığını fark etmişler. Olduğu yerde duruyormuş. Çünkü hizmetkâr ipini çözme hareketi yapmadığından, kendisini hala bağlı zannediyormuş.

Yukarıdakine benzer birçok örnek alıntılamalara sizler de rast gelmişinizdir zaman zaman. Öğrenilmiş çaresizliğe değinmektir amaç. Bu tür örneklemelere konu olan genelde hayvanlardır. Benim rast geldiğim birkaç tanesinde geçen hayvan adları kurbağa, pire, fil, deve diye sıralanabilir. Hâlbuki mesaj insanlaradır. Dolayısıyla insanlar üzerinden niye mesajı daha net vermek istemeyiz anlamış değilim. Aslında anlamışım, anlamışım da az anlamışım diyelim daha doğru olur.

Geniş ve derin kapsamlı bir konu olduğu için ben yine kendi gündemim üzerinden gideceğim. Yeni bir yıla yaklaştıkça malumunuz dilekler listesi uzuyor da uzuyor. Sanki kullanma süresi geçecek de çöpe gidecek telaşı hepimizi sarıyor. En azından bende öyle oluyor.

Dilekler listesinde sağlık başı çekiyor gibi görünse de alttan alta para kavramı işliyor. Yine kendi adıma konuşayım aç değilim, açıkta değilim ama zengin olmakla ilgili takıntım var. Üstelik bu zenginliğin zengin bir koca tarafından sağlanmasına dair de Tanrıyla pazarlığım var. Arkasından da öğrenilmiş çaresizlikle gelen ‘sana olmaz’ gibi beni kendine acımaya götüren ikinci seans var. Bu kısır döngü her yıl başında bir sonraki yıla devrediyor. Devrede devrede nereye gider bilmiyorum. Tek bildiğim böyle bir takıntım var.

Bir bildiğim daha var tabii, bununla ilgili kendi içimde araştırma alanlarına emek vermem gerekiyor. Elimden gelenin en iyisi ile bunları yapıyorum. Bunlardan biri 20. deveden çağrışım yaptığı için ona değinmek istedim; 21 günlük dönemlerle tazelediğim rüya niyetlerim. Bugün biten rüya niyetim ‘para ile ilgili bugüne kadar bana hizmet eden fakat dönüştürülmesi gereken inançlarımla’ ilgiliydi. Hayırlara vesile olsun. Bunu destekleyen bir olumlamam da “Hatalı düşüncelerimi ve yaşama bakış açımı değiştirmeye hazırım,”cümlesiyle yaşamıma çağırdığım huzur. Kolaylıkla ve sevgiyle olsun inşallah.

Demem o ki; hayvancıkları rahat bırakalım. İçimizdeki hayvanla uğraşalım. Onu ehlileştirmek için önce onu itiraf etmek gerektiğine inananlardanım. Bunu kendime anımsatmak istedim. Her ne kadar yalnızca bugün için içselleşmese de Meltem Reyhan’ın “Para Ne Söyler Biz Ne Anlarız “ kitabındaki birkaç cümleyi de alıntılamak istedim. Bana iyi geldi. Belki size de iyi gelir.

“Parayla kirlenmekten, kötü şans yaratmaktan, paranın nefsimizi azdırmasından korkmak da parayla şansının döneceğine, parayla itibar elde edeceğine inanmak da parayı kurtarıcı görmektir. Para ancak bizde olanı ortaya çıkaran bir araçtır demiştim. İlahlaştırmak, tapınmaya işaret eder. Tapındığın her neyse ona hizmet edersin.”

“Parayla arasındaki ilişkide cezalandırıldığını düşünmek de bir başkasından medet ummak da ilk insanların tavrına benzer. Para dünya yolculuğumuzu kolaylaştırmak için bir araçtır.”

Teşekkürler.