Bundan yaklaşık on sekiz yıl önce tanışmıştım sabah sayfaları uygulamasının yer aldığı kitapla. “Sanatçının Yolu “ Julia Cameron’ un eseriydi bu kitap. Bir arkadaşım önermişti ve kitabını iade etmek koşuluyla bana vermişti. On iki haftalık uygulamayı yapmıştım ve hocalarımın da yardımıyla ilk olarak Milliyet Blog’da yazmaya başlamıştım o zamanlar.

Geçtiğimiz günlerdeki masal anlatıcılığı kampında da sabah sayfaları yazdık sabah yürüyüşlerimizden sonra. Kampın sonunda da yine bir arkadaşım kitabı alıp bir daha yapmamı önerdi uygulamalarını. Ben de kitabı aldım ve on iki haftalık uygulamanın ikinci haftasındayım. İnşallah yine tamamlamak mümkün olur ve karşıma yeni açılan kapılar çıkar. Niyet şart. Kolaylıkla, sevgiyle ve neşeyle olsun inşallah.

Aslında bazı şeyler nereden öğrenildiği unutulsa da doğal olarak yaşamın bir parçası haline gelebiliyor. Şöyle ki; kitabı almak için alışveriş merkezine gittiğimde bir de çocuk filmi izlemeye girdim sinemaya. Meğerse kitaptaki sanatçı buluşması adlı uygulamayı yapmışım adını koymadan. Ben arada sırada çocuk filmleri izlerim sinemalarda. İşte o gün de öyle günlerden biri oldu.

Filmin adı, Heidi. Çocukluğum onun ve benzeri çocuk klasiklerinin rehberliğinde geçti. Haydi, ( böyle okunduğunu duymuşsunuzdur espri yapılırken) başlayalım o zaman sinemadaki atmosferi anlatmaya. Filmi isteyen gider izler ama benim izlediğim andaki profiller bana ait. Onun için tek tek anımsanmayı hak ediyorlar. Salona bir anne kız eşliğinde girdim. Onlar önde ben arkada, takıldım hatta salonu bomboş görünce; “Size eşlik edeceğim ben de,” diye. Anne de gülerek;”Merak etmeyin kızım değil ben istedim bu filmi izlemeyi,”dedi. Gülüştük. Anne kız ortaklığı başkadır. Tam bizler yerimize oturmuşken bir anne ve bir oğul, bir de kız çocuk girdi içeri. Ortaklığa erkek çocuk da dâhil olunca daha bir eşitlendi sanki gözümde seyirci profili. Bitmedi, sonra bir abla ve kız kardeşi girdi salona. Ben Agatha Christie romanlarındaki dedektif gibi izliyorum herkesi. Ortalık biraz hareketlendi. En son bana en yakın profil yanımdaki koltuğa oturan anneanne ve erkek torunu oldu. Oyuncak peşinde koşturan torun korkuttu gözümü. Atıp tutuyor, hopluyor zıplıyor derken vay halimize dedim. Şenlik var, benim burada ne işim var der demez film başladı neyse ki ortalık duruldu, ağız tadıyla filmi izledik.

Bizler Susan Jeffers’ın da dediği gibi “Olumsuzun gerçek, olumlunun gerçek dışı olduğuna inandırılarak büyütüldük”. Öyle olunca da filmdeki bütün bakış açıları genelde inanmak istediğimiz ama gerçek yaşamla örtüştüremediğimiz bilgilere sahipti. Bugün de o yüzden belki sanatçı olduğumuzu ve yaratıcılığın kimsenin tekelinde olmadığı düşüncesi hepimize çok uzak geliyor. Ya da kendi adıma konuşayım bana uzak geliyor. Özenmişim de –ki öyle de olabilir- olmayacak şeylerin peşinde koşuyormuşum gibi lanse ediliyor. Bende de böyle bir karşılığı olduğu için alıp kabul ediyorum ve ondan sonra içime kaçıyorum. Tekrar başımı çıkarmak ise çok zamanımı alıyor. İnanın bu kitap gibi uygulamaları olan kitapların da itici gücü olmasa hiç çaba göstermeye niyet etmeyeceğim.

Tabii kitapların yanı sıra katıldığım eğitimlerin ve atölyelerin de katkısını es geçmemek lazım. Öyleyse gelin masal anlatıcılığı kampında Roza hocamızın seslendirdiği ve çevirisinde kendi hocası Fulya hanımın da katkılarını belirttiği şiiri sizlerle paylaşayım. Şiir Thich Nhat Hanh’ a ait.

İYİ HABERLER

İyi haberleri basmıyorlar

İyi haberleri biz basıyoruz.

Her an özel bir baskımız var.

İyi haber şu ki hayattasınız

Ve Ihlamur ağacı hâlâ orada

Sert kış koşullarında dimdik ayakta.

İyi haber şu ki harikulade gözleriniz var

Mavi gökyüzüne dokunmak için.

İyi haber şu ki çocuğunuz hemen önünüzde

Ve kollarınız serbest

Böylece kucaklaşabilmek mümkün.

Sadece ters giden şeyleri basıyorlar.

Özel baskılarınızın her birine bakın

Biz her zaman yanlış olmayan haberleri basıyoruz

Hem onlardan yararlanmanızı

Hem de onları korumamıza yardımcı olmanızı istiyoruz.

Karahindiba kaldırımın yanında

Harikulade gülümsemesiyle sonsuzluğun şarkısını söylüyor.

Ah onu duyabilecek kulaklarınız var

Başınızı eğin ve onu dinleyin.

En son iyi habere gelince

Biliyor musunuz bunu yapabilirsiniz.

Ne güzel şiir değil mi! Ciğerlerimi oksijenle doldurdu pupa yelken açılabilirim okyanusa. Maceraya hazırım. Teşekkürler.