Dünya gibi kendi eksenimizde dönüyoruz. Hedefsiz bir Milletin fertlerince ancak câmid ruhumuzu kandırıyoruz. Yüksek ideallerle dolu ruhun boşluğu fenadır. Hep anlık yaşıyor ve mecazîlerle uğraşıyoruz. Dün Âleme nizam verecek sevdalarımız var iken, bugün nefsin ve benliğin pençesinde adeta kıvranıyoruz. Belki yaşımız ilerledi, belki samimiyetimiz geriledi, akan zamana karşı direnemiyoruz. Sanki yâd ellerde bir başımıza kaldık. Doğrusu; ne ülke bize yakın, ne biz ülküye!.. Hoyrat ellerce örselendi duygularımız… Beklerken sökecek ala şafağı, yayan yapıldak yürürken menzile, bir avuç bedhah eşkıyaca kesildi yollarımız…

Ruhumuzdaki acılar minber olmuş, bağdaş kurup oturuyoruz üzerinde…

Aydınlık düşlerimiz nasıl dağıtacak karanlığı?

Yolunu gözlediğimiz yıldızlar ne zaman parlayacak gökyüzünde?

Oysa biz güneşin çocuklarıydık. Her birimizin alnında nur topu ışıklar vardı… Dillerimizde Amentü billâh, ellerimizde zafer sancağı… Zülfikar yüreklerimiz sıradağlar kadardı… Her derdin kara sevdalısıydık biz ve ruhumuzun derinliklerine yediveren gül gibi işlemişti fikrimiz… Yeri göğü sarsardı adımlarımız, heybetimizden uçan kuşlar korkardı…

Harami hüneriyle çaldılar umutlarımızı, alnımızdan ışığı aldılar…

Şimdi geride kalan yetim sevdalar… Ve hayata dair son çırpınışlar…

Bu gidişle dünyanın izbeliklerinden bize artık yer kalmayacak!..

Çünkü tezgahlanmış oyunlarla köklü ideallerimiz değiştiriliyor...

Korkarım ki filler misali tek tek mezarlarımıza çekileceğiz…

Kahrolsunlar!.. Zehir zemberek başımızı döndürenler!..

Kahrolsunlar!.. Emanet tahtlarda keyif sürdürenler!..

Kahrolsunlar!.. Şahsi ikbal kabuğuna tüneyenler!...

İçimizdeki ülkü ateşini söndürenler kahrolsunlar!..

***
Elbet!..

Elbet çorak iklimlere ektiğimiz öfkelerimiz birgün yeşerecek…

Elbet gözyaşlarımız ıslatacak toprağı, kızgın tohumlar gibi fitil fitil yüreğimiz ateşlenecek…

Her an rüzgâr siniyor nefeslerimize bilesiniz… Nefret, damarlarımıza kan gibi doluyor…

Çatık kaşlarımız ve sıkılı demir yumruklarımız kurt bakışlarımızdaki delişmen ifade…

Kahrolmayanlar korksunlar ki... Hak Muhammed Ali aşkına o gün gelecek!...

Konuşmak yasak, susmak farz-ı ayan olsa da, doğan her gün, bizi doğruluyor…

Hergün biraz daha büyüyor Başbuğun yetimleri… Biraz daha kök salıyor derinlere...

Hainlerin pervasızlığı ve yetkinlerin aymazlığı karşısında, yanı başında can vermiş şehitlerin tabutunu sırtlayan yüreklerin intikam hissinde perçinleşiyor yetimler…

Hangi ruhsuzluğun imbiğinden geçirilmiştir bu umarsız hal, Ya Rab?

Bilinmez mi ki; gecenin dağdağasında uyurken memleket, onlar uyanık beklerler…

Bilinmez mi ki; horlanmalara aldırmadan, nefeslensin diye millet, son nefeslerini verirler…

Onlar ki; kendi namlarına yaşamayı ve yaşlanmayı bilmezler…

Gönül titreten sevda, diz çökerten çaba, dudak uçuklatan vefa bu olsa gerek…

Yine de duyan ve gören yok yetimleri… Diller lal olmuş, kulaklar semûd sanki…

Haykırmak isteseler de; ortam kaldıracak kudrette, toplum anlayacak liyakatte değil!..

Gün geçtikçe ve yitirildikçe umut, sayıları bir bir tükeniyor yetimlerin… Dirençleri tükeniyor!..

Geriye kalacak belki son kırk kişi… Ayağa kalksalar dahi, başta Kürşad, elde bayrak yok!..

***
Işıldayan gözlerde canlanıyor yine tarihi meydanlar!..

Allah Allah!.. Hep bir ağızdan semaya yükseliyor nidalar!..

Hücuma geçiyor Akıncılar!.. Kılıçlarını çekiyor Şehinşahlar!...

Tuna boylarında, at sırtlarında… Kalpleri iman, ruhları aşk-ı vatan!..

Domuz sürüsü düşmana karşı bozkurtlar gibi dalıyorlar!.

Biliyorlar ki; sura üflendiğinde ilk kahramanlar kalkacak!

Uyandıklarında kan kokacak üzerleri ve elleri kılıçlarını arayacak…

Korkaklar ise salgıladıkları hormonların kekremsi tadını yalayacak…

Ne acı!..

***
Ruhumuz arzuluyor savaşın heybetini, sevda uğruna ölümün lezzetini…

Bundan böyle çaresizliğe yakılan ağıtlar, kuru bir figan olarak kalacaktır…

Yetimlerce büyümeliyiz… Serpilmeliyiz filizce… Erenlik mertebesine erişmeliyiz…

Titremeli ve kendimize dönmeliyiz artık!.. Boynu bükük budun bekliyor bizleri…

Ve seher vakti, sefer vaktidir... Kösler vuranda heyy, davullar çalanda...

"Üçler, yediler, kırklar, göçenler, demine devrânına Hû diyeceğiz Huu!.."

Hepimiz atlarımıza bineceğiz, güneşe doğru doludizgin yürüyeceğiz…

Kadınlarımız su serpecek arkamızdan, körpe balalarımız el sallayacak...

Duman duman burunlarından soluyacak deli taylarımız...

Havada çarpışan yalım kılıçlarımız parlayacak…

İnancın zafer sevinci yaşanacak o gün!..

Sabır… Ya sabır… Az daha sabır!..

Muhakkak, o gün gelecek!..

Yiğitler, arslan yatağında döllenir...

Kasıkta taşıyan da yiğittir, döşte emzirip besleyen de…

Yeter ki her yiğit, özünün farkına varsın ve sütünün hakkını versin!..

Savaşın manası keşfedilecek o gün… Anadan, yardan, serdengeçenler ayırt edilecek!..

Gelsin o zaman, görülecek!..

***
Bizden sonra yerimizi alacak çocuklarımız… Ve sabi torunlarımız… Yetim ellerimizle koruduğumuz çerağı, barışın ve özgürlüğün ak nişanesi olarak kutlu yarınlara ulaştıracaklar…

Eğer ışık sönmediyse ve bayrak inmediyse, toprağın altında yatan bizlere görevimizi yerine getirmenin huzurunu yaşatacaklar…

Armağandır varlığımız… Emanet evlâtlarımız için...

Bayrağımız, vatanımız ve kutsal yurtlarımız için…

Ve yas tutan kadınlarımız görecekler! Erkekçe dövüştüğümüzü ve toprağa düştüğümüzü… Sağolsun Vatan, varolsun diye Millet; yıkılan bedenlerimizi, dökülen helal kanlarımızı görecekler..

İşte o an bütün ervah haykıracak!.. “Rabbim!..” diyecek…

“Senin davan için savaşan bu kahramanların sulbünden gelen erlere yardım et!..”

“Soyları sürsün, adları yürüsün!.. Adalet bayrağını ancak bu Aziz Millet taşıyabilir!..”

Cengâver çocuklarımızın savaşında da meleklerin yakarışlarını işiteceğiz…

Ve onlara gururumuzca gülümseyeceğiz…

O öyle bir savaş ki; güneşin vurduğu zırhların şavkı daha bir aydınlatacak alınları…

Yekpare topuzlar yıkacak ortalığı, tekbir sesleri arş-ı âlâda yankılanacak…

Ölmek dert midir ki inanana, hayatta kalmak sevinç olsun!..

Yedi düvel Muzaffer Türk ordusuna gıpta ile bakacak...

"Ol" emri üzre ilelebet payidar yaşayacak Türkler!..

"Gel" dendiği vakit Hakk`a şahadetini sunacak...

Savulun kaypak yapının müptela gafilleri!..

Savulun mayası mundar çağın rezilleri!..

Savulun şerefli rütbenin şerefsizleri!..

Geliyor Resûl`ün muştusuna mazhar

Geliyor Şanlı Türk Askerleri!..

Vurun ha can yiğitlerim!..

Vurun civanmertlerim!..

Namus için vurun!..

Koyman küffarı!..

Rıza-yı İlâhî

Hak adına

Vurun!..

Türk`ün cihan hâkimiyetini kurun!..

Gazânız mübarek olsun!..

Ali YAŞAR