Vali Yüksel’in Yaptıklarına Şaşmadım

 

Tanımadığınız bir zat-ı muhteremin söylem ve eylemleriyle kime, kimlere ya da hangi anlayışa hizmet ettiğini anlayabilmeniz için, onun geçmişini irdeleyerek, sağlıklı bir sonuca varabilirsiniz:

            Geçtiğimiz gün Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, cumhuriyetin doğum gününde, CHP önderliğinde gerçekleşen cumhuriyet yürüyüşüne yasak koydu ve gerekçesini; daha önceden almış olduğu bir istihbarata dayandırdığını belirtti.

            Oysa CHP, Ergenekon ve Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerinden oluşan bir grup, 29 Ekim günü yasağa rağmen, Ulus’taki birinci meclisin önünde toplandı ve yürüyüşe geçmek istedi.

            Yola barikat kuran güvenlik güçleri ise, yürüyüşe geçenleri bir süre engelledi. Akabinde ne olduysa birden barikatlar kaldırıldı, anıtkabire doğru yürüyüşe geçildi.

            Netice itibariyle, Vali Yüksel’in istihbarata dayandırdığı olumsuz bir durumun yaşanabileceği yönündeki düşüncesi boşa çıkmış oldu.   

            Pekâlâ, bu aşamada CHP’nin yaptığı doğrumuydu? Elbette doğru değildi. Ancak şu da bilinmelidir ki; yasaklarla hiçbir yere varılamaz. Bu millet ne çektiyse hep yasaklardan, yasakçılardan, despotlardan, jakobenlerden çekti.

            Şunu söylemek istiyorum: Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’in geçmişine baktığımda, 29 Ekim günü cumhuriyet yürüyüşü ile ilgili almış olduğu karar asla şaşırtmadı beni:  

            Bilindiği üzere, merhum Necmettin Erbakan hocanın Başbakanı olduğu Refahyol hükümeti döneminde, Alaaddin Yüksel dönemin Emniyet Genel Müdürü, bugünkü MHP’li Meclis Başkanvekili Meral Akşener ise İçişleri Bakanı idi. Ve o dönemde 28 Şubat denilen bir post modern darbe yaşandı.

            Bugün Ankara Valiliği koltuğunda oturan dönemin Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu’nun almış olduğu kararları kendi başına uyguladı: Kur’an kurslarına polis baskınları yapılması yönünde emniyet teşkilatına talimatlar yağdırdı. 

            Bunun üzerine İçişleri Bakanı Akşener, Yüksel’i görevinden almaya çalıştı. O direndi; odasını da boşaltmadı. Bunun üzerine Bakan Akşener, bir gece yarısı baskını düzenledi. Yüksel’in odasının kapı kilidi kırıldı, ancak bu şekilde içeri girildi.

            Yüksel, o zaman sırtını dönemin asker-sivil kodamanlarına dayamış, sivil iktidarın değil, askerin dediğini harfiyen uyguluyordu.

            Yüksel’in söz konusu durumunu dimağımda canlandırdığım için, bugün cumhura cumhuriyet yürüyüşünü yasaklatması ve ezelden beri iki kadim dost olan Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’ın arasına kara kediyi saldırtması çok garip gelmedi bana. Geçmişine baktım; “O’ndan bu beklenir” diye şaşkınlık yaşamadım. Kim bilir bu sefer kime dayadı sırtını…

            Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…