Her hafta pazara giden annelerimiz çok iyi bilir. Domatesin iyisini seçmeyi tabii...

Öncelikle sert olacak, parlak olacak. Kırmızısı alımlı, can yakacak cinsten olmalı. En önemlisi de çürüğü çarığı olmayacak. Dokunmadan, mıncıklamadan kesinlikle olmaz. Havanın, suyun, toprağın özünü hissetmeli dokununca. Domates bu şakaya gelmez. Buram buram bostan kokmalı.

Yeter mi? Yetmez tabii! Ardından sert bir bakışla pazarcıyla göz göze gelinir. Gözlerini kaçıran kaybedeceği pazarlığın içinde buluverir kendini. Pazarcılarımız cevval analarımız karşısında çaresiz tabii. Sonrasında iyi domates seçip alabilmenin verdiği öz güvenle patatesçiye yönelir. Zaferini tecrübesine borçlu olduğunu çok iyi biliyoruz. Doğru bilgi, doğru tercih, doğru strateji; mutluluk getirmiştir.

Hayatımız seçimlerimizden ibarettir, derler. Normal şartlarda bunun karşılığını hemen her gün sıkça görüyor, yaşıyoruz. Dinlediğimiz müzikten, giydiklerimizden tutun da, ev, iş, yol, şehir seçimine kadar her şey de bir tercih söz konusudur. Esnafların tavır ve davranışlarındaki tutum dahi tercihlerimizi etkiliyor. Bankalardan, otomobillere kadar, farklı adlar altında nice markaları biliyor, tanıyor ve üzerinde yorumlar yapıyoruz. Hepimizin tek derdi en iyisini, en kalitelisini bulup almak değil midir?

Bunda şartlarımız da belirleyici olsa da herkes en iyisini hak etmiyor mu? O zaman içinde bulunduğumuz durumları sorgulama ihtiyacı neden hissetmiyoruz? Neden her zaman sabreden ve şükreden tarafta durduğumuzu düşünmüyoruz? Bizim de ideallerimiz, hayallerimiz, sevdiklerimizle yani geleceğe dair beklentilerimiz yok mu? Bu yüzden seçimlerimizde son derece hassas olmak zorundayız aslında. Birey olarak kendi ölçeğimizde temel birtakım soruları kendimize sormakla işe başlamalıyız.

1.Kendimizi tanıyor muyuz?

2.Ne istediğimizi, neye ihtiyacımız olduğunu biliyor muyuz?

3.Başkasında olup da ben de olmayan neler var?

4.Bu eksikliklerin kaynağı nedir peki?

5.İhtiyaçlarımı kim ne kadar sürede tamamlayabilir?

6.Yoksa başkaları mı benim neye ihtiyacım olduğunu belirliyor?

7.Hayata dair, kimseye el açmadan iyi, güzel, kaliteli bir yaşam hak etmiyor muyum?

8. Çalışmama rağmen bunları elde edebiliyor muyum? (Bu soruları arttırabiliriz.)

Her şey kendini tanımak ve ne istediğini bilmekle doğrudan ilgilidir. Bunlar dikkate alındıkça arz talep dengesi az da olsa şekillenmeye başlayacaktır. Biliyoruz ki toplumların bilinç düzeyi arttıkça önlerine sunulan seçeneklerin niteliği de artacaktır. Böylece birey ve halk, daha ciddi, nitelikli, edepli bir üslupla; hesap verilebilir bir düzlemde hizmet almaya başlar.

İnsanlar istek ve arzularını temellendirmekle işe başlar. Bunun için en asgari düzeyde ihtiyaçlarını belirlenir. Bunlar asla taviz verilmesi mümkün olmayan şeylerdir. Bunlar temellendirilmedikçe üstüne inşa edilecek ihtiyaçlar her zaman ötelenmek hatta vaz geçilmek zorunda kalmaktadır. Nedir temellendirilmesi gereken asli unsurlar? Yine maddeleştirmek gerekirse;

1.İnsani düzende sağlıklı bir barınma ihtiyacın karşılanıyor mu, veya çalışmana rağmen karşılayabiliyor musun?

2.Sağlıklı bir beden için güvenilir ve tıbben tavsiye edilen miktarlarda, senin ve ailen için, gıda alıp tüketebiliyor musun? Buna bütçe ayırırken üstelik yine çalışmana rağmen kısıntı yapıyor musun?

3.İnsan aynı zamanda duygusal bir varlıktır. Kendine, çocuklarına kültüre, sanata ve estetiğe dair ihtiyaçlar da bu temelde mutlaka olmalıdır. Sinema, tiyatro, spor aktiviteleri, müzikal çalışmalar, kitaplar, yabancı dil vs. Pekâlâ; çalışmanın üstüne mesai yapsan da bunları yapabiliyor musun?

4.Ayrıca bizlere lüks olarak öğretilen, sadece elit bir kesim tarafından yapılabildiği gösterilen, gezmek, tozmak, eğlenmek, tatil yapmak ihtiyacı hisseder. Köylümüzün, çiftçimizin, işçimizin, asgari ücretlimizin, hem de kendi ülkesinde,  her yıl tatile gitme planı yapmasının hayal bile edilemediği durumda değil miyiz? Üstelik çalışmana rağmen…

ÇALIŞMAK KARNIMIZI YARIM YAMALAK DOYURMAKTAN MI İBARET?

Bireye ve topluma, kim hangi ideolojiyle, inançla gelirse gelsin, kendi emek anlayışında karşılık bulması gereken temel ihtiyaçlarının ne olduğu bilmek son derece önemlidir. Gerçek ihtiyaçları temellendirme boyutumuz aynı zamanda insan hakları ve demokrasiyi de içinde barındıran olmazsa olmazlarla birlikte taviz verilemez bir tutuma evirilmelidir.

Siyasetçiler, devleti yöneteler, hangi anlayış ve ideolojiye hizmet ederse etsin senin ihtiyacın olarak temellendirdiğin şeylerin üzerine siyasetini inşa etmelidir. Gerçekten ne istediğimizi bilirsek her alanda çok şeyin değişebileceğine inanıyorum.