Etkiye karşı sessizliğin adıdır; tepkisizlik.

Veya tepkisiz kalan etkidir; tepkisizlik.

Genellikle olumsuz söz ve davranış olarak adlandırılan “tepki” aslında bir “var olma” göstergesidir.

Kendini bilme, varlığını hissettirme, katkı sağlayıcı, bilgi ve fikir sahibi, yön veren, yön verenlere reaksiyon veren… gibi bir çok anlamın yüklenebileceği bir eylemdir “tepki”.

Dolayısıyla genel kanı olan “olumsuz” kimliği ile öne çıksa da, aslında “olumlu” bir içerik yüklüdür “tepki”.

Olumsuz olarak adlandırılmasına sebep olan şey de muhtemelen kendisine karşı çıkılan, itiraz edilen kimselerce verilen bir adlandırmadır.

Malum, İl Halk Kütüphanesi yıkılarak yerine dört katlı bir kütüphane yapılacağı haberi üzerine Adıyaman Kültür Sanat Edebiyat Bilim Derneği olarak bir tepki dili ortaya koymuştuk.

Daha güzeli, daha iyiyi ve daha faydalısını bulma adına ortaya konan bu tepki dili maalesef bir karşılık bulamadı.

Ne sivil ne de resmi manada bir karşılık bulmadığı gibi vatandaş nezdinde de bir hayat belirtisi görülmedi.

Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz gerçeğinden hareketle, kamuoyunu bilgilendirmek ve ilgilendirmek amacıyla yaptığımız basın açıklaması değerli basınımızda yeterince yer buldu.

Yani artık bu memlekette yaşayanlar, bu memleketle ilgilenenler ya da ilgilendiğini iddia edenlerin “bilgim yok” mazeretlerini ortadan kaldırmıştık.

Geriye fikir beyan etmek kalmıştı.

Olumlu ya da olumsuz bir şekilde fikir beyan etmek gerekirdi.

Zira basınımızda büyük puntolarla yer almıştı, çünkü kanaatimizce önemli bir konuydu.

Üstelik emsal olabilecek bir konuydu.

Olmadı.

Herhangi bir yerden ses gelmedi.

Sesimiz karşılık bulmadı yani.

Sanki memlekette sesin çarpıp geri döneceği bir duvar, bir yapı, bir dağ yok gibiydi.

Sanki memlekette sese ses verecek bir yürek, bir gönül, bir dil kalmamış gibiydi.

Sanki memleket dipsiz bir kuyuydu.

Bu şu anlama geliyordu; İl Halk kütüphanesi yıkılacak ve yerine daha yüksek bir bina dikilecek.

Ve de Demokrasi Parkı etrafındaki yüksek binalar arasında zor zor nefes almaya devam edecek.

Ayrıca bu, bir/bu şehrin geleceği hakkında karar verilirken oldubittiye getirmek veya şehirde yaşayanların fikirleri alınmadan karar vermek alışkanlığı devam edecek demektir.

Ne diyelim, çoğunluk olarak alan razı veren razı olduktan sonra bizim gibilere de kabullenmek düşer demeyeceğim.

Eğer rıza gösterirsek, eğer kabul edip tepkisizliği seçersek kendimizi inkâr etmiş oluruz.

Bu memleketin, bu memlekette yaşayan insanların menfaati noktasında üzerimize düşen bir şey olduğunda yapıcı manada ses vermeye, tepki vermeye ve tavır koymaya devam edeceğiz.

Not: Beş yıl önce Memleketim ve Tepkisizlik Üzerine adı ile yayınlanan bu yazımı, “bugün için değişen bir şey var mı?” sorusuna dikkat çekmek için tekrar paylaşmak istedim.