Sana bir kez ihanet edeni affedersen seni yine kullanır; Çünkü ihanet bir ruh hali değil,  karakterin dökülüş biçimidir.Paul AUSTER

Felaketin eşeğinden geçen Türkiye, durumun vahameti bakımından hala tehlikesini korumaktadır. Darbeci terör örgütlerin yaptıkları yavaş yavaş kameralar vasıtasıyla ortaya çıkıyor. Bu görüntüleri gördükçe, zalimliklerini ve hainliklerini bir daha perçinlenmiş oluyor. Gözünü kırmadan, milletin silahını vatandaşına çeviren insanlıktan naibini almamış örgüt, acımazsızca vuruyor. Sivil vatandaşa yapılan muamele belki diğer terör örgütlerine yapılmamıştır. Bu kadar kararlı şekilde yürütülen operasyonlar şimdiye kadar ülkenin güvenliğini tehlikeye atacak örgütlere yönlendirilmiş olsaydı belki şu an PKK diye bir şey kalmamış olurdu.  Her yeni çıkan görüntüler Türkiye Cumhuriyetinin ne kadar büyük bir tehlikenin içinde olduğu her haliyle ortadır. Cumhurbaşkanlığı tarafında OHAL ilan edilmesi tüm vatandaşlarca haklılığını gösteriyor. Dâhili ve harici tüm muhalifler peyderpey saflarını gösteriyor. Alınan bu kararın vatandaşların özgürlüğüne engel olacak diye birtakım safsatalara yer veriliyor. Aklı başında bir insanın bunları dile getirmesi ne kadar vatanını, bayrağını sevdiğini ortaya koyması açısında her biri birer emsaldir. Böyle bir ortamda kimlikler ve siyasi ideolojiler üzerinde siyaset yapmak, en büyük siyasi basiretsizliğini ortaya koymuş olur. Bu mesele Türkiye meselesidir. Böyle bir durumda hükümetin cesaretli bir şekilde halkıyla beraber meydanlarda olması takdire şayandır. Bir bütün halinde hareket etmesi gurur duyulması gerekirken, birtakım insanların kalkıp bunlar bir tiyatrodan ibaret olması, başkanlığı tekrardan gündeme getirme ve buna benzer çürümüş, hastalıklı düşünenlere akıl sır erdirmek zor hatta imkânsız görünüyor. Sorarım onlara, bir darbenin oluşabilmesi veya seçilmiş hükümetin düşebilmesi için kaç kişi ölmesi, kaç kamu binası bombalaması ve hatta tüm vatandaşları temsil eden Meclis’in ne kadar tahrip olması gerekiyor. Alenen yapılan darbenin hiçbir şekilde kabul edilebilir, savunulabilir bir tarafı yoktur. Tüm güçleriyle seçilmiş hükümeti devirmek için çabaladıktan sonra olmayacağını farkına varan azılı terörler Yunanlara sığınmaları ve aynı zamanda sığınma talep etmeleri vatanseverliklerini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Böyle bir durumda OHAL, devreye girmemesi aslından vatandaş için tehlike arz ediyor. Herhangi bir kısıtlama olmadan, halkın demokratik haklarına gasp etmeden, normal yaşantının devam edeceği ve tüm yetkililerce de açıklandığını biliniliyor. Kafasını kuma gömüp alınan karar üzerine manipülasyon yapıp ve var olanın dışında olayı farklı bir yere taşımak ne onlara ne de başka kimselere bir fayda sağlayacaktır. Bu kararın adli yargı ve diğer birimlerin karar alma konusunda zaman kaybı yaşanmadan en kısa zamanda sonuca olaşmak, bir an önce kurulmuş olan ve olacak olan tezgâhlara son verebilmektir. Böyle bir durumda suça bulaşmamış ve suç teşkil edecek herhangi emareye yer vermeyenlerin tabii ki de adalet karşısında haksızlığa uğrayamayacaktır, bunun garantörlüğünü de yetkili birimlerce teyit edilmiştir. Aksisini düşünmek haksızlık olur. Şimdiye kadar suça bulaşamamış herhangi birinin de suçlu olarak tutulduğu görülmemiştir. Diğer taraftan devleti yok etmek için her türlü girişimde bulananların da en ağır şeklinde adalet ve millet vicdanında en ağır şeklinde cezalandırılacaktır. Bunun için kusura bakmasınlar, hoşgörü de beklemesinler. Artçı sarsıntıların devam edeceği ve ikinci bir ayaklanma tehlikesine karşın da tüm vatandaşların ayık olması lazımdır. Nerde bitecekleri hiç belli olmaz bu yaratıkların. Bu millet; hürriyeti, bayrağı ve vatanı için canı pahasına olsa da bir adım geri atmadı, atmazda. Şahadet düsturuyla tankların üzerine yürüdüklerini tüm dünya gösterdi. Tüm dualar vatanımız, milletimiz içindir; Allah ilelebet devletimizi payidar etsin.

Vesselam…!!!