“Kobi”, mal ve hizmet üreten küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin kısaltılmış adıdır. Ülkemizde Kobi niteliğindeki işletme sayısı 3.5 milyon olup, toplam işletme sayısının %99’una tekabül etmektedir. (1) Ülkemizde bir yıl içinde üretilen katma değerin %55, yatırımların %58, ihracatın %56, ithalatın %36 ve istihdamın %78’ini Kobi’ler oluşturmaktadırlar.(2)
 
Kobi’ler bu sayı ve hacimleri ile ülkemiz ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Adeta ekonominin temel taşlarını oluşturmaktadırlar. Zira mal ve hizmet üretmenin yanında, büyük firmalara tedarik hizmeti vermekle de önemli bir fonksiyona sahiptirler. Hal böyle olunca devletin yanında, hemen hemen bütün bankalar da Kobi’lere özel çözümler üretmeye, alternatif finansman olanakları yaratarak onları yaşatmaya ve geliştirmeye büyük önem vermektedirler. Bunun nedeni, sayısal üstünlükleri ve istihdama yaptığı katkılara paralel olarak, sıkıntıya düşmeleri halinde ekonomide yaratacağı domino etkisidir.
 
Kobi’ler genellikle, yetersiz işletme sermayesi ve öz kaynaklarıyla büyük işler yaparak ayakta kalmaya çalışan, çoğunlukla aylık giderlerini aylık gelirleriyle karşılayabilen işletmelerdir. TCMB 2017 verilerine göre imalat sektöründe faaliyet gösteren firmaların aktif içinde borçlarının payı, orta ölçekli firmalarda %68, küçük ölçekli firmalarda ise %75’tir. Borç ve Öz kaynak yapılarına ek olarak yönetsel zafiyetleri de dikkate alındığında kırılgan bir yapıya sahip oldukları kolaylıkla anlaşılabilir. Bu nedenle ekonomide ortaya çıkan en ufak sarsıntıda onların etkilenme düzeyi daha fazla olabilmektedir.
 
Dünya ekonomisini adeta düzleştiren virüs, Kobi’ler dahil tüm işletmelerin önümüzdeki dönem strateji ve planlarını alt üst etmiştir. Şehriban Kıraç’ın haberine göre (3), 780 işletme nezdinde yapılan araştırmaya göre; virüs sonrası dönemde, büyük işletmelerin %11’i, küçük işletmelerin %36’sı faaliyetlerini durdurma kararı almıştır. Kobi’lerin %50’si cirolarının yarı yarıya azaldığını belirtirken, krizden hiç etkilenmedim diyenlerin oranının sadece %3 olduğu anlaşılmıştır.
 
Ülkemizde virüs sonrası dönemde, ekonomide beklenen küçülmeye paralel olarak; tüketim ve talepteki düşüş, yeni müşteriler bulunmasındaki zorluklar, nakit akışında vade uyumsuzlukları, vadesinde tahsil edilemeyen alacaklar, kredi limit sorunları, kredi puanındaki yetersizlikler nedeniyle yeni kredilerden yararlanamama durumları, teminat yetersizlikleri Kobi’ler içinde önemli sorunlar olmaya devam edecektir. Buna öz kaynak ve işletme sermayesi yetersizliği ile maliyetleri sabitken, gelirlerinin düşmesinin yarattığı sıkıntılar da eklendiğinde yönetsel kabiliyetlerin kalitesi öne çıkacaktır.
 
Görünen o ki önümüzdeki dönemde, geçmişte yapılan hiçbir iş ve iş süreci eskisi gibi olmayacaktır. Kobi’ler için müthiş bir dönüşümün arifesinde olarak, olası yeniliklerin peşinde olmak ve direksiyonu başka alanlara çevirmek gerekecektir. Zira artık yeni dünya düzeninin henüz bilinmedik kuralları geçerli olacaktır. Bu durumda, her zamanki gibi, sadece güçlü olanlar değil, değişen koşullara uyum sağlayanlar uzun yaşayabileceklerdir.
 
Gerek devlet, gerekse bankalar tarafından Kobi’lere sağlanan kredi vade uzatımı, düşük faizli ve uzun vadeli ek kredi gibi desteklerin ekonominin sıhhati bakımından son derece önemli ve gerekli olduğu açıktır. Çünkü böylesi bir travma daha önce hiç yaşanmamıştır. Ancak sürekli ek kredi ve vade uzatımları yoluyla Kobi’lerin ömrünü uzatmanın problemi gerçekte çözmeyeceği, sadece öteleyeceği de açıktır. Oysa yapısal tedbirlerle sürdürülebilir bir denge sağlanmalıdır. Bu da adeta ekonominin barometresi olan Kobi’lerin yaşadığı ekosistemin iyileştirilmesinden geçmektedir. Bunun için yapılması gerekenler yazımız konusu olmasa da kısaca; bürokrasisi az, hukuk sistemi ile yatırımcılara güven veren, gerçek anlamda demokratik, açık, net, şeffaf bir iklim yaratmaktır.
 
Özetleyecek olursak, Kobi’lerimizin dikkat etmeleri gereken hususları iki başlıkta özetlenebilir.
 
1.      Her Dönemde Yapılması Gerekenler;
 
ü  İnovatif ve rekabet üstünlüğüne sahip ürün ve hizmetler geliştirilmesi,
ü  Verimliliğe odaklanılması,
ü  Sözde değil gerçekte müşteri odaklı olunması, (ürün hizmet-kalitesi, hız, maliyet vs.)
ü  Yeterli öz kaynağa sahip olunması ve-veya ucuz/uzun vadeli kredi temin edilmesine çalışılması,
ü  Optimal stok yönetimine uyulması,
ü  Risk yönetiminin göz ardı edilmemesi (Faiz, döviz, piyasa, tahsilat, sektör, rakip vb. riskler)
ü  Kısa dönemli finansal çözümler yerine, uzun vadeli yapısal tedbirlerin alınması,
ü  Sadece ülkemizde 50 milyonu aşkın internet kullanıcısı olduğu göz önüne alınarak e-ticaret konusunda adımlar atılması,
ü  Dijitalleşmeye önem verilmesi ve yeni teknolojilerden yararlanılması,
ü  Ürün tanıtımı ve aktif pazarlama metotları uygulanarak
ü  Arge’ye kaynak ayrılması,
ü  Çalışan memnuniyetine önem verilmesi,
ü  Şirketlerin birden zor duruma düşmediği, zaman içinde ve tedricen zor duruma düştüğü göz önüne alınarak, koruyucu-önleyici yaklaşımlar geliştirilmesi.
 
2.      Pandemi sonrası dikkat edilmesi gereken konular;
 
ü  Büyüme kadar sağlıklı küçülmenin de iyi yönetiliyor olması,
ü  Geleneksel metotlara ilave olarak, değişen iktisadi koşullara uygun dinamik-bilimsel yaklaşımlar geliştirilmesi,
ü  Kriz döneminin tehdit olduğu kadar fırsat da olduğu gerçeğinden hareketle, güçlü olunan alanlara yoğunlaşılması,
ü  Teşvik ve finansal desteklerin yanlış yerlerde değil, işletmenin gerçek ihtiyaç duyduğu alanlarda kullanılması,
ü  Kalıcı iyileştirmelere zaman ve kaynak ayrılması,
ü  Virüs sonrası oluşacak çalışma ve iş akış metotlarına odaklanılması,
ü  Gelir düşüşlerine paralel, maliyet odaklı bir yaklaşıma yönelinmesi,
ü  Eldeki müşterilerin kaybedilmemesine dikkat edilmesi,
ü  Şoklara dayanıklılık konusunda daha fazla ders çalışılması.
 
Kaynak:
(1)    Turkoned – Orhan Turan
(2)    kırklareligazetesi.com – Müsiad/Abdurahman Kaan
(3)    cumhuriyet.com-turkonfed
 
 
Şaban Çağıran
Bankacı
[email protected]