Yol kenarına ve duvar üstlerine poşetlerle ekmekler atılıyor, bırakılıyor.
Sıcacık ekmekler yenilmeden atılırken, atanlar fırınların önlerine hiç gidiyorlar mı acaba?
Bu beğenmeyip attıkları ekmeklerin bayatını almaya çalışanları, belki görürler de utanırlar.
Hele açlık çekerek, bir parça ekmek için kavga edenleri söylemiyorum bile!
Utanırlar mı acaba?
Utanacak yüz kalmış mıdır acaba?
*
Taksime cami yapımından vazgeçilmiş.
Sebep?
“Bölgenin özelliği göz önüne alınmamış,” deniliyor.
Bölgenin özelliğinde ne var!
Bilen var mı?
*
Bazıları o kadar arsız, yüzsüz, riyakâr ve kaşarlanmış ki…
Yüzüne tükürsen…
Sağanak şeklinde yağmur yağıyor diyorlar.
Pişkinliğin de bu kadarına…
*
Cürmüne bakmadan, kendini dev aynasında görenler o kadar çok ki…
Bilmezler mi ki koca âlemde bir zerre bile değiller.
Hal böyle iken, bu aymazlığın, ahmaklığın ve kendini bilmezliğin sebebi ne ola ki…
Ancak yapanlar bilir, sanıyorum.
Görsek de sorsak?..
*
Her dönemde şakşakçılar ve tırşıkçılar olmuştur.
Oturdukları yerden ahkâm kesenler…
Olmadık yerlerde, kendilerini arzı endam edenler…
Kendilerinin bile inanamadığı bir üslupla, söz ve söylemler…
Kendilerini farklı bir şekilde göstermeye çalışanlar…
Herhalde bir beklentileri olmalıdır.
Yoksa, renkten renge neden girsinler ki?
*
Aslan görünümlü çakallar,
Kendini akıllı sanan tilkiler,
Dev görünümlü cüceler,
Hiç aynaya bakmazlar mı acaba?
Belki gerçek yüzlerini görürler!
*
Herkes bir yerlerde geziyor,
Herkeste olmadık beklentiler,
İn mi, kin mi, din mi dersin…
Kimine in, kimine kin, kimine de din,
Düşünüyorum da…
Peki, siz hiç düşündünüz mü?
*
Yol var, yordam var,
Bu yolda yollananlar var,
Kimi zaman, bir yorgan…
 Kimi zaman da urgan var.
*
Sözler, söylene söylene beyinlere yerleşir.
 
Kerim BAYDAK
[email protected]