Demokrasi Parkı önünde toplanan KESK Adıyaman Şubesi üyeleri ellerinde pankartla ile kadın cinayetlerini protesto etti.

KESK Adıyaman Şubesi adına  Eğitim -Sen Kadın Sekreteri Yeter Zengin Sun, burada yaptığı açıklamada, 70’lerden bu yana neo liberal politikalarla tahkimini sağlayan ataerkil kapitalist sistemin, bugün çok boyutlu ve derin bir kriz içerisinde olduğunu kaydetti.

Uluslararası tekellerin aşırı kar hırsı; eşitsizlik, şiddet işsizlik, yoksulluk, açlık, savaş, göç ve ekolojik yıkımın akıl almaz boyutlara ulaştığını ifade eden Sun, açıklamasını şöyle sürdürdü:

" Aşırı sağcı, otoriter, popülist iktidarlar, faşizm ve savaş politikaları yükselişini bu temelde sürdürmektedir. Ancak ataerkil kapitalizm artık, zora dayalı veya gönüllü rıza üretebilme kabiliyetini kaybetmiştir ve yarattığı yıkıcı etkilere karşı isyanlar her geçen gün çoğalmaktadır.

Neoliberal politikalar tüm dünyada kadınları güvencesizliğe işsizliğe, eril zihniyete ve aileye daha çok mahkûm etmektedir. Kadınların birçok hakkını yüzyıl önce elde ettiği ülkelerde bugün seçme seçilme, üreme, boşanma, sosyal güvenceye sahip olma, eşit işe eşit ücret gibi en temel medeni ve sosyal ve ekonomik haklar ayaklar altına alınmaktadır. Diğer yandan da, tüm bu saldırılara ve yarattığı şiddet biçimlerine, kürtaj yasaklarına, yoksulluğa, işsizliğe, ayrımcılığa karşı dünyanın her yerinde kadınların itiraz ve direnişleri yükselmektedir."

-KADIN CİNAYETLERİNDE, 'ERİL YARGI' SUÇ ORTAĞI

Sun, "Neredeyse günde iki kadın, genellikle de en yakınındaki erkekler tarafından, öldürülmektedir. Son 17 yılda bu rakam ne yazık ki, 15 binin üzerine çıkmıştır.  Sadece Eylül ve Ekim ayında 86 kadının katledildiğini görüyoruz. Kırıkkale’de eski eşi Fedai Baran tarafından defalarca bıçaklanarak 10 yaşındaki kızının gözleri önünde katledilen Emine Bulut’un “ölmek istemiyorum” haykırışı tüm kadınların haykırışıdır. 

Ceren Damar Şenel cinayetine ilişkin görülen duruşmada sanığın, öldürdüğü kadını itibarsızlaştırmak istemesi boşuna değildir. Çünkü bunun yargıda bir karşılığının olduğunu ve lehe sonuç verdiğini çok iyi bilmektedir.

AKP vekili Şirin Ünal’ın evinde gerçekleşen Nadira Kadirova’nın ölümü, birçok yönüyle ülke gerçekliğini gözler önüne sermektedir. Ölümün örtbas edilmesi, ailenin tehdit edilmesi, mafyavari yöntemlerin giderek olağan hale geldiğini açıkça göstermektedir. Savcılığın, Kadirova’nın arkadaşına “Siz Kadirova’yı fuhuşa mı götürüp getiriyormuşsunuz?” diye sorması, yargının erkekleri korurken, öldürülen kadınların itibarına saldırmakta ne kadar ileri gidebileceğini göstermektedir."dedi.

-"HER YER SUÇ MAHALİ"

Her gün yüzlerce kadın evde, işte, sokakta, erkek şiddetine maruz kaldıklarını ya da şiddet tehdidi altında ölümle burun buruna yaşamlarını sürdürdüklerini vurgulayan Sun, "Her yer, her mekan kadınlar için şiddet ve cinayet mahalline dönüşmüş durumdadır. Kadınların hiçbir can güvenliği olmadığı böylesi bir atmosferde,  kadına yönelik şiddeti önleme, kadınları koruma yerine mevcut mekanizmaları dahi yok eden iktidar, erkek-devlet şiddetinin boyutunu gözler önüne sermektedir. Son dönemde kadın kazanımları sistematik olarak gasp edilmekte, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı her alanda saldırı geliştirilmekte.

 Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde en önemli iki yasal araç olan, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Ailenin ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun iptal edilmek istenmektedir. Bunun yanı sıra hazırlığı devam eden 2. yargı paketinde, kadınların nafaka hakkının elinden alınması ve defalarca kadın mücadelesiyle geri çektirilen çocuk istismarını meşrulaştıran, istismarcıları affetmeyi hedefleyen “tecavüzcü affı”nın yer aldığı söylenmektedir.

Diğer yandan da devleti yönetenlerce, her gün kadını erkeğin malı gören, kadın yaşamı yerine aile önceleyen açıklamalar yapılmakta, kadınların kaç çocuk doğuracağından, nasıl giyineceğine, sokakta özgürce dolaşmasından, çalışıyor olmasına, kahkasına kadar müdahale edilmektedir. Tüm bu saldırıların yarattığı sonuç, daha fazla kadının şiddete uğraması, öldürülmesi, daha çok çocuğun istismar edilmesi olmaktadır."şeklinde ifade etti.

-"SAVAŞTAN EN ÇOK KADINLAR ETKİLENİYOR"

Tüm savaşlarda olduğu gibi, Türkiye'de e ve Ortadoğu’da süren savaşın da, yaşamsal, ekonomik ve ekolojik bedeli ağır olduğunun altını çizen Sun,"Savaş demek kadınlar için, ölüm, şiddet, tecavüz, yoksulluk demektir. Savaştan kaçarak sığındıkları ülkelerdeki kamplarda kalan kadınların fuhuşa zorlandıklarını, Türkiye gibi ülkelerde ikinci, üçüncü eş olarak satıldıkları çarpıcı bir o kadar da acı bir gerçekliktir.  Savaştan şiddetten kaçarak başka ülkelere sığınan kadınları; ucuz işgücü olmak, başta sağlık olmak üzere temel hizmetlere ulaşamamak, yoksulluk, yurtsuzluk, geleceksizlik, umutsuzluk, ayrımcılık ve bunların yarattığı psikolojik yıkım beklemektedir.

Kadınlar, şiddete, sömürüye karşı, yaşamın özgür özneleri olma mücadelesini uzun yıllardır ve aralıksız bir biçimde sürdürmektedir. Kadın hak ve özgürlüğüne dair bugün ne varsa tümü bu mücadelenin sonucudur. Kadınlar bugün de bu kararlı mücadeleyi sürdürmektedir. Nitekim kadın emeğinin gaspı ve bedeninin denetimine dayalı, tarihsel arka planı çok güçlü eril zihniyetin kadınlar üzerinde kurduğu sistematik tahakkümü kırmanın tek yolu yine sürekli ve örgütlü kadın mücadelesini yükseltmekten geçmektedir. Dünden bugüne dünyanın dört yanında kapitalist ataerkil sisteme karşı gelişen ve kazanıma ulaşan tüm direnişlerde kadınların en önde yer alması bunu kanıtlamaktadır."dedi.

- " 8 MART'A KADAR, EŞİT VE ÖZGÜR YAŞAMAK İSTİYORUZ KAMPANYASINI BAŞLATIYOR"

Eğitim -Sen Kadın Sekreteri Yeter Zengin Sun, 8 Mart’a kadar sürecek olan “Eşit ve Özgür Yaşamak İstiyoruz”  kampanyasını başlattıklarını belirterek, "Bu 25 Kasım’da KESK’li kadınlar olarak, artarak devam eden kadına yönelik her türlü şiddete ve bu şiddeti besleyen zihniyet ve politikalara karşı, Emine Bulut’un “Ölmek İstemiyoruz!” haykırışıyla alanlardayız.  Ayrıca 8 Mart’a kadar sürecek olan “Eşit ve Özgür Yaşamak İstiyoruz”  kampanyamızı başlatıyoruz.

 Kampanyamız boyunca; işyeri işyeri, sokak sokak emekçi kadınlarla buluşarak, yaşam, emek, eşitlik ve özgürlük mücadelemizi birlikte öreceğiz, birlikte yükselteceğiz. Tüm kadınları; kadına yönelik her türlü şiddete, kadın cinayetlerine, savaşa, ekonomik krize, cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa, sömürüye, otoriterliğe karşı;  KESK’te örgütlenmeye, 25 Kasım’da alanlarda olmaya çağırıyoruz! Bir kişi daha eksilmeyeceğiz." diye konuştu.

Kaynak : PHA
Kaynak: pha