Genelde iktidar partileri hep yıpranırlar. Geriye dönüp Cumhuriyet tarihini gözden geçirdiğinizde bunu rahatlıkla görebiliyoruz.

                Ak Parti hariç ama…

                Senelerden beri gelenek haline gelmiş iktidar yıpranmışlığını Ak Parti’de bulmak mümkün değil.

                Bunun en büyük nedenlerinden birisi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dâhili ve harici saldırılara, baskılara, olumsuz söylem ve eylemlere rağmen dik duruş sergiliyor olmasıdır.

                O’nun yegâne dayanağı halk ve Halık’tır. Önce Halık’a sonra halka dayanıyor ve güveniyor. Peşinden yıpranmışlık değil başarı geliyor.

                7 Haziran’dan sonra 1 Kasım’a dek O’nun için neler söylenmedi ki…

                7 Haziran’dan cesaret alan dâhili ve harici mihraklar, 1 Kasım’a uzanan süreçte, “Ak Parti erimeye başladı, erime devam eder ve geleceğin Türkiye’sinde Erdoğan olmayacak” düşüncesine gark olup, adeta bayram havası yaşadılar.

                Bu amaçla başladılar Ak Parti’ye, Erdoğan’a olumsuz söylemlerde bulunmaya. Gazeteleriyle, televizyonlarıyla topyekûn bir saldırıya geçtiler.

                Lakin O, her zaman olduğu gibi dik durdu. Halk ise her platformda “Dik dur eğilme, bu millet seninle” sloganıyla destek çıktı.      

Netice itibariyle 1 Kasım’da halk sözünde durdu: Sandıklar açılınca söz konusu odakların hevesleri kursağında kaldı. Başladılar bunlar bu defa övgüler dizmeye.

Özellikle muhalif televizyon ve gazeteler haber ve manşetleriyle Erdoğan’ın yanında yer alacaklarının sinyalini verdiler.

Daha önce haber metinlerinde “AKP” yazılan gazete sayfalarında, bu defa AK Parti yazılmaya başlandı. Batı dünyasının medya organları hakeza…

Mesela 1 Kasım öncesinde Sibel Edmonds gibi eski FBI ajanları, açıkça diyorlardı ki; “ABD, Erdoğan’ın üstünü çizdi... ABD’nin yeni partneri CHP.”

Sibel Edmonds’un 28 Şubat 2014 ve 29 Nisan 2015 tarihli yazılarına göre; Erdoğan’ın İsrail karşıtı söylemleri sıklaştırması... Gezi Parkı eylemlerinin patlak vermesi... Füze savunma sistemleri ihalesinde Çin’i tercih etmesi... Ve Avrupa Birliği yerine Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yeşil ışık yakması ABD’yi iyice sinirlendirmişti!..

Hatta onlara göre ABD Dış İstihbarat Örgütü CIA, Tayyip Erdoğan’a 3 tercih sunmuştu!..

O tercihler şunlardı:

“1) Geri adım atacaksın... Her şeyi geri saracak, İsrail’le ilişkilerini düzeltecek, Çin’den silah almaktan vazgeçeceksin!.. Şanghay’dan uzak duracaksın. Gülen’den özür dileyeceksin... Bu senin birinci seçeneğin.

2) Sessizce istifa edip gideceksin... Çünkü biz, hali hazırda senin yerine gelecekleri belirledik. Yanında para varsa, onları da beraberinde götürebilirsin. Paralarınla İngiltere’ye gitmene izin vereceğiz.

3) Bunları kabul etmezsen, bizi bekle... Bu sana, iki senaryo sunar; a) Kaddafi veya Saddam gibi yok edilirsin, seni Taksim Meydanı’nda, Gezi Parkı’nda öldürürüz. b) Mübarek gibi korkak bir şekilde teslim olabilirsin... Seni İngiltere’de bir hapishaneye atarız, hayatının kalanını orda sürdürürsün!..”

İşte bütün bunlar Sibel Edmonds’un kaleminden akmıştı.

Oysa Erdoğan her zaman olduğu gibi dik durdu. Hakkındaki olumsuz söylemlere takılmadan yoluna devam etti. Milletin aydınlık yarınları için insan odaklı hizmetlere imza attı. Bu vesileyle millet de arkasında durdu.

Böylece 1 Kasım akşamı göründü ki, her zaman olduğu gibi yine onlar kaybetti. Erdoğan kazandı. Erdoğan zafer ilan etti. Bunun üzerine başladılar bu defa övgüler dizmeye:

“Erdoğan’ın partisi zafer ilân etti... Sonuçlar Erdoğan’ın haklılığını gösterdi... Erdoğan’ın partisi ezici bir zafer kazandı... Erdoğan’ın mükemmel zaferi... Seçmen istikrardan yana oy kullandı... Erdoğan yine tek başına yönetecek... Erdoğan’ın partisi Türkleri birleştirdi... Beklenmeyen zafer... Zafer Erdoğan’ın!”

İşte 1 Kasım’dan sonra Batı âleminin manşetleri bu şekildeydi.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

                         Bilal KARADAĞ

[email protected]