Kadınların sosyal yaşam hakları ve eğitim düzeyi ile ilgili açıklamada bulunan Saya, "5 Aralık 1934’de biz kadınlara Türkiye'de seçme ve seçilme hakkını Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde aynı zaman da Nezihe Muhittin gibi Türk tarihine damgasını vurmuş, kadın erkek noktasına damgasını vurmuş kadınların kazanımlarıyla bizler seçme seçilme hakkı kazandık. Ne yazık ki gelinen süreçte, bu haklar bizlere verilen uzun yıllar olmasına rağmen belki bizlerden kaynaklı, bize verilen haklara sahip çıkamamamızdan kaynaklı, belki sistemsel sorunlar, belki de bunların hepsinin birleşmesi ile birlikte biz bu hakkımızı yeterli bir şekilde uygulamaya geçiremedik. Ve fiilen yeterli bir şekilde kullanamadık. Bunun salt biz kadınlarla sorgulanması yanlış olur. Bu noktada biz kadınlar sadece seçen değil. Seçilen olmak istiyoruz. Kadınların mutfaktan çıkıp kürsülerde yerlerini almasının zamanı geldi, geçti. Eminim bugün dünya ortadoğu bir savaş cehennemi ise çok karmaşık yer haline geldiyse, bunda en çok kadınların geri bırakılmasını sonuçlarını yaşıyoruz" diye konuştu.

Kadın haklarının savunulması gerektiğini ifade eden Saya, şunları kaydetti:

"Devrim kavgasının yarısına siz sahip çıkmalısınız. Bugün yine Atatürk ilke ve inkılapları noktasında sıkıntılarımız var ise yeterli bir şekilde gelecek nesillere bunu aktaramadıysak, kadının yeterli düzeyde eğitime tabi tutulmamasına kaynaklı sorunlar ve benim ülkem öyle garip ülke ki, bugün bakıyorsunuz her 4 pröfosor  konumunda olan bireylerin 4’de 1’i kadın, yani yüzde 25’e tekabül ediyor bu oran ama bakıyorsunuz eğitimden mahrum bırakılan sayı noktasında da yine biz kadınların yüzde 25’ine yeterli eğitim imkanlarından yararlanamıyoruz. Dünyada veya ülkemizde emeğin yüzde 90’ını biz kadınlar meydana getirirken, emeği ortaya koyarken, sermaye noktasında veya yer yüzündeki mal varlıkları noktasında bizim payımız ona dair tekabül etmiyor. Bu noktada kadın birey olması gerekiyor. Ve erkeğinde eşitlik özgürlük temelinde biraz daha evrim geçirmesinin altını çiziyorum. Bizim hakkımızı salt biz kadınların savunması yetmez. En az bizim kadar bu soruna duyarlı erkek yoldaş ve arkadaşlarımıza duyarlı erkek bireylere ihtiyacımız var. Bu sorun çözülebilmesi için öncelikle devletin bunu içselleştirmesi ve devletin bu soruna parmak basması, sahiplenmesi, çözüm üretmesi gerekiyor. Biz kadınlar işe son alınanlarız, aynı zamanda  ilk çıkartılan gurupların içindeyiz. Dolayısıyla bizim çalışma yaşamımızdan aslında dışlanmamız, çalışma yaşamında ağır mobinglere maruz kalmamız, ülke kalkınması noktasında büyük bir milli kayıptır. Bunun böyle görülmesi gerekiyor"

"Kadının çalışma yaşamı içinde erkeği ile yan yana, kol kola hayat mücadelesini vermesi gerekiyor"diyen Saya, "Bunun olabilmesi içinde kadının eğitimine büyük önem vermek durumundayız. Anaların eğitimine büyük önem vermek durumundayız. Bunun tek başına devletin sağlaması mümkün değil. Sivil toplum örgütleri ile birlikte bugün nasıl ki yüzde 10 seçim barajını siyasi yaşamda büyük bir demokrasiye aykırılık olarak ön görebiliyorsa, bunu hepimiz kendimize sorun yapıyorsak, siyasi partiler bu konuda değiştirilmesinin altını çiziyorsa, aynı şekilde yüzde bizim için görülmeyen cam tavan sendromu şekilde yaşadığımız yüzde 50’lik kadın kotasının hayata geçirilmesi gerekiyor. Bir çok kuruma aslında baktığımızda yüzde 33’lük kota uygulanmaya çalışıyor. Belki biz kadınların yeterli kendimizi birey olarak kendimizi ifade etmemizden, çekinmemizden kaynaklı, belki şuan ki siyasi iktidarın 2 ileri 1 geri adım atmasından kaynaklı, bir çok tutarsızlıklar ve geriye gidişler yaşıyoruz. Bu noktada İstanbul sözleşmesini çok önemsiyorum. İstanbul sözleşmesine ilk imza koyan biziz ama aynı zamanda hayata geçirilmesi noktasında, kadınların yaşamına dokunulması noktasında gerçekten çok büyük eksiklikler var. Yerel yönetimlerde biz kadınlar nerdeyse yok denecek düzeydeyiz" açıklamasını yaptı.

Kaynak : PHA
Haberin Videosu :
Kaynak: pha