Ne zaman Türkiye’de tozpembe günlere doğru yelken açıldıysa, hep bir yerlerde karışıklıklar vukuu buluyor.

            Geriye dönüp baktığımızda Kahramanmaraş olayları, Çorum ve Sivas olayları, daha öncesinde Menemen hadisesi ve hatta Refahyol hükümetine karşı oluşan malum olumsuz gelişmeler sadece söz konusu karışıklıklardan birkaçı…

            Millete rağmen nice hükümetlerin kurulması, nicesinin alaşağı edilmesi, başbakan ve bakanların idam edilmesi, Madımak’ın ateşe verilmesi, Başbağlar katliamının gerçekleşmesi ve benzer birçok olumsuzlukların yaşanmış olması hep ülkeye zarar verdi.  

            Malum olumsuzluklar gerçekleştikçe Türkiye’nin dışarıda itibarı sarsıldığı gibi, toplum nezdinde de derin travmalar oluştu.

            Her olumlu havanın esmesiyle birlikte puslu hava oluşturan kimi karanlık odaklar belli ki yine devredeler.

            Tıpkı puslu havayı seven kurtlar gibi karanlık güçlerde hep puslu hava oluşturup emellerine kavuşuyorlar.

Onlar türlü senaryoları çizip hayata geçirirlerken, öbür taraftan toplum ağır faturalarla karşılaşıp derin acılara gark oluyor.

Hatırlanacağı gibi son zamanlarda aynı senaryolar keza uygulanıyor:

Her zaman olduğu gibi bir süre önce çeşitli üniversitelerde öğrenciler örgütlendirilerek karışıklıklar oluşturuldu. Hatta üniversite odaklı senaryolar halen devam ediyor.

Bu da yetmezmiş gibi son zamanlarda Üniversiteye Giriş Sınavı’nda (YGS) şifreleme yapıldığı iddiasıyla lise öğrencileri sokaklara salıverildi.

Öbür taraftan yaklaşan genel seçimler fırsat bilinerek, seçim propagandası çalışmaları esnasında, Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Ağaçlı köyü camisinin taşlandığı ve cami imam hatibinin darp edildiği haberi gündeme düştü.

Türkiye’nin dünü ve bugünüyle ilgili çok kısa bir fotoğraf sergilerken maalesef kasvetli bir durumla karşı karşıya kaldığımız aşikâr, kim bilir yarın daha neler yaşanacaktır…

Ülkeyi dün karıştıran karanlık ellerin bugün yine karıştırmanın gayretinde oldukları her halinden belli…

Son olaylarda yaşananlar gözden geçirilip rasyonel bir biçimde değerlendirildiğinde; milletin kutsalına saldırmanın, mabedin imamını yakalayıp canına kastetmenin nedenli tahrikvari bir eylem olduğu anlaşılıyor.

Toplum, bu tür oyunların hangi merkezlerden yöneltildiğinin bilincinde olarak tahriklere kapılmayıp, toplumsal eylemlere yönelmedikçe karanlık odakların hevesleri kursağında kalacaktır.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

                                                                        Bilal KARADAĞ

     [email protected]