Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan kimseler için “ukala” dendiği gibi aklı ermediği halde her konuda fikir yürüten, bilir bilmez her şeye karışan kimseler için de “ukala dümbeleği” deyimi kullanılır.

Bunlar literatüre boşuna girmemiştir elbette.

Toplumda her zaman için karşılığını bulan böylesi kelime ve deyimleri yeri geldikçe de kullanırız.

Birileri için yani kendimizin dışındaki birileri için kullandığımız halde kimse de kendisine yakıştırmaz.

Sonuçta “ihtiyaca binaen” ortaya çıkan sözlerdir bunlar.

Şimdi, ihtiyaca binaen söylenmiş, söylendiği gibi birçok şeyi “cuk” diye yerine oturtmuş ve içinde çok derin anlamlar yüklü bir sözü paylaşacağım sizinle.

Bakalım bu kelimeler arasında gizlenmiş kimleri bulacaksınız.

Zihin fukara olunca, akıl ukala olurmuş”.

Bu söz az önce tanımını verdiğim “ukala” sözcüğünün nedenini çok güzel bir şekilde özetlemiş bir söz.

Hani derler ya “doğru söze ne denir”, bu da öyle bir şey işte.

Sizce de çok doğru değil mi?

Doğruluğu sonucu değiştirmiyor ne yazık ki.

Yani “ukalalığın” ve “ukalaların” sonu gelmiyor maalesef.

Sevilmeyen, istenilmeyen ve tiksindiren bir özellik olan ukalalık, okumuş-bilmiş kimselerde olunca daha da çekilmez ve dayanılmaz oluyor.

Öyle ya, cahilin ukalalığını hoş görebilirsin bir noktaya kadar.

Hatta için için gülüp geçersin.

Ama toplumda “ben” diyerek kasım kasım kasılan ve fütursuzca arz-ı endam edenlerde olunca iş tiksindirici oluyor.

Kalıbına bakınca “adam” sanılan kişiler, hükmü altında bulundurduğu mevki, makam, para, hâsılı kısaca “güç” denen illeti de kullanarak ukalalık yapınca daha dayanılmaz bir hal alıyor.

Böylesi kimseler aslında yalnızdır toplumda.

Etrafında insanlar görseniz de yalnızdır.

Çünkü ukalalığını bile bile ukalanın yanında ayrılmayanlar ya yağcıdır ya da yalaka.

İnanmazsanız etrafınıza bir de bu gözle bakın.

Ben bakıyorum. Her baktıkça da tiksiniyorum.

“Zihin fukaralığı” denince aklınıza ekonomik fukaralık gelmesin.

Fukaralık sadece ekonomik sıkıntı ve yokluk çekenler için kullanılmaz çünkü.

Bir ihtiyacın, işe yarayacak ve gerekli olan bir şeyin eksikliği için kullanıldığı gibi, zekâ yönünden, anlayış ve feraset yönünden sıkıntı ve yokluk çekenler için de kullanılır.

Bunu vicdan fukaralığı, insanlık fukaralığı, merhamet fukaralığı… diye çoğaltmak da mümkün.

Sonuçta işe yarar bir şeyin sıkıntısı veya yokluğu söz konusu.

Dolayısıyla zihin fukaralığı çeken akıl ukala olurmuş.

Daha doğrusu o aklın sahibi, kendisini “akıllı” sananlar ukala olurmuş.

Bu kişiler diploma sahibi olabilir, isminin sol tarafında şişkin unvanlar olabilir, mevki ve makam sahibi olabilir. Hatta çok mal mülk sahibi de olabilir.

Bütün bunlar onun “zihin fukaralığını” ortadan kaldırmadığı gibi “ukala” olmasına da bir engel teşkil etmeyebilir.

Bu arada, “ukala” ve “ukala dümbeleği” nasıl ayırt edilir diye sorabilirsiniz.

Haklısınız da.

İsterseniz onu da size bırakayım.