Bir savaş teranesidir başını almış gidiyor.

Şimdilerde, hemen her köşe başında, çay ocaklarında oturanların sohbet ortamlarında, gayet ciddi ciddi savaş senaryoları tartışılıyor. Savaş tamtamların çalındığı, Amerikan’ın kirli emellerini uygulamaya koyduğu, sözde mazlumların ve ezilmişlerin haklarının korunduğu Ortadoğu’daki Arap baharı bahanesiyle Irak, Suriye gibi birçok ülkenin içişlerini karıştırarak, müdahale etmeye ve yer altı zenginliklerinden faydalanmaya başladı. Sömürgecilikte sınır tanımayan Amerika, gelecekteki çıkarlarını korumak adına geleceği tahmin edebilen toplum mühendisleriyle Ortadoğu’ya yeni bir düzen getirmeye çalışıyor. Enerji kaynaklarını kontrol altında tutabilmek için İsrail yandaşlığıyla suyu bulandırarak Türkiye’yi de bu emellerine alet etmek istiyor. Görünen o ki Türkiye bu oyuna gelmek üzere, her ne kadar canla başla direnmeye çalışsa da…

Maşallah insanımızın memleket kritikleri yapmada üstüne yok. Herkes her şeyi biliyor ya da bildiğini sanıyor.

Hangi durumlarda savaş çıkar, savaşta neler olur, hangi dengeler oluşur, kimler zararlı ya da karlı çıkar, özellikle savaş sonrasında nasıl bir Ortadoğu düzeni kurulur..? Vs... vs...

Aslında bu sorularının cevaplarını herkes merak ediyor. Yine her ne hikmetse, bu soruların cevaplarını da kendince herkes biliyor, anlatıyor ve yanlarındakini ikna etmeye çalışıyor. Maşallah o kadar çok bilenimiz var ki… İnsan, onlar konuştuklarında, kendini çok bilgisiz görüyor. Şahsen, kendimi bu kadar cahil olduğumu hissetmemiştim.

Ortak olan kanı ve herkesin hemfikir olduğu, bildiği ise; ABD`nin bölgedeki petrol ve diğer enerji kaynaklarını kontrolü altında tutmak için, kendisinin ortaya çıkardığı ve düne kadar destek verdiği diktatörleri, bugün birer birer saf dışı bırakıyor. Arap baharı çizgisinde Suriye’ye olası bir müdahaleden sonra, sıranın İran’da mı, yoksa Türkiye’de mi olacağı? Bu anlamda, ülkemiz için de belirsizlik var ve ileride ne olacağı bilinmez bir mecrada yapılacak bir yolculuk söz konusu. Sanki mecburi olarak, hızla o yöne kayma ve ilerleme var.

Ne kadar sınır komşularımızla sözde sıfır sorun yaşamaya çalışılsa da, yine önümüzdeki süreçte bir takım sıkıntılar olacağı konuşuluyor. Daha önce Libya, dün Kuzey Irak meselesi, şimdi Suriye, işte Genel Kurmay Başkanı`nın `sıra Türkiye`de` dediği İran ile arkasındaki güç Rusya ve Çin...

Tüm bunlar göz önüne alındığında; Türkiye ilerleyen zamanlarda hiç de rahat etmeyecek, bırakılmayacak görünüyor.

İhlal edilen mazlum insan haklarını koruma, komşuluk hakkı, din hakkı, artık adına ne derseniz deyin, ateşin her geçen körüklendiği bir ortamda; sonunun nereye varacağı belli olmayan Suriye batağına girmemek için ne kadar dayanacağı... Savaş pozisyonunda bulunan Türkiye’nin yapacağı bir müdahalenin ne derece akılcı olacağıdır.

Acaba, ne yapmak istediğimizi gerçekten biliyor muyuz?

Görünen o ki köşe başlarında ve çay ocağı sohbetlerinde söylendiği gibi, kesin olan bir şey var ki o da, önümüzdeki süreçte Türkiye’yi gerçekten zor günler beklemektedir.

Her meslekten ve her cenahtan kişilerin ortak kanısı olan endişelerini görmek ve hak vermemek mümkün değil.

Çünkü... Türkiye Orta Doğu`daki stratejik üstünlüğünü korumak, Dış Siyaset bakımından liderliğe soyunmak ve mevcut konumunu sürekli kılmak için, bizi yakından ilgilendiren bu Suriye sorununda ilişkilerimizde tamamen ipleri koparmayız ve telâfisi zor bir askeri müdahaleye girişmeyiz inşallah.

Zor gibi görünse de Suriye’ye olası bir müdahalenin ardından, belki İran belki Türkiye’nin Arap Baharı olarak addedilen değişimden sıranın hangisine geleceğidir. Böylesi bir düşünceyi aklımızdan bile geçirmek istemiyoruz.

Ancak neylersiniz, ağzı olanlar konuşuyor. Üstüne basa basa tekrarlayarak; “acaba sıra ne zaman Türkiye’ye gelecek, bizde mi Araplar gibi olacağız?” korku ve endişesi var. Çünkü her geçen gün sıralamaya girecek birçok olayların meydana gelmesine çalışılıyor da…

[email protected]