Başkan Dağtekin, AK Parti 7. Olağan Kongresini yaptığı açıklamada değerlendirdi.

Dağtekin, kongreye giderken pandemi nedeniyle gereken tüm tedbirleri alarak kurallar dahilinde hareket ettiklerini belirterek, "Tedbir alındıktan sonra otobüslerimizi gönderirken kurallara uyduk ve kurallar dahilinde gönderdik."dedi.

"Kongreye katılabilmek için insanlar 3-4 yıl boyunca bekliyor"

Otobüs haricinde üç dört arkadaş bir araya gelerek özel araçlarıyla kongreye gittiklerini belirten Dağtekin, şu ifadelere yer verdi:

"Otobüs yolculuğunda ise havalandırmadan tutunda maske, mesafe ve oradaki kalabalıkta olabildiğince dikkat ettik. Adıyaman'da kongremizi yaptığımız zamanda o kongreden mütevellit sonra sağlık testinden geçtik. Allah bir de kar rahmetini gönderdi dolayısıyla sayın cumhurbaşkanımız da çok uzun bir konuşma yapmadı dışarıda ve selamladıktan sonra arkadaşlarımız da farklı yerlerde dinlediler. Yine kurallara uyularak elbet gençlerimizde ufak tefek kuralsızlıklar olmuş olabilir ama genel itibari ile kurala uyulmaya gayret edildi.

Eğer yapamayanlar olmuşsa da uyarılmıştır. Büyük kongreye katılabilmek için insanlar 3 yıl 4 yıl boyunca bekliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın manifestosunu dinlemek istediler. Çok büyük gayretimiz çabamız olmaksızın bunların çoğu oldu yani böyle aman ha aman arkadaşları toplayalım götürelim değil, arkadaşlar 'biz gidiyoruz' diye bize bildirdiler.

Ben şunu görüyorum cumhurbaşkanımızı insanlarımız seviyor. Eksiklerimiz var mı var ama bu eksiklere rağmen liderimiz Recep Tayyip Erdoğan bu toplumun gönlünde farklı bir yerde. O bir Kongre yapacak kongre onun için bir düğün günü gibidir. O anda bu düğüne ben de katılmalıyım, hani böyle yakın akrabanın düğünü olur mutlaka oraya gitmek istersin böyle bir his var insanımızda."

"Mutlaka eksikliklerimiz olmuştur"

Dağtekin, eksikliklerine rağmen kongreyi bitirdiklerini belirterek, "Mutlaka eksiklerimiz olmuştur, kural olarak bize bildirilen kuralların hepsine uyduk ona rağmen eksikler vardır. Fakat sayın cumhurbaşkanımız 2 saati aşan konuşmasını bugün yeniden bir daha dinledim. Kongre ortamında belki es geçebildiğimiz tam anlayamadığımız bölümler olur gerçekten bir manifesto. Sayın cumhurbaşkanımızın bize verdiği asıl mesaj şu; güven ve istikrar ile biz yola devam etmek istiyoruz."ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin sürekli bir mefkûreyi sürdürerek krizlerinden çıkabildiğini işaret eden Dağtekin, şöyle devam etti:

"Kuruluşundan bu yana mesela başlarken de Sultan Alparslan'ın toparlayıcı olan ruhundan başlayarak konuşmasına başladı. Orada da diyor, ilk hamleler yapılırken halkın milletin birliği beraberliği de burası vatan edinildi. Büyük Selçuklu Devleti ile kök saldı, Osmanlı İmparatorluğu ile 6 asırlık bir mühür basıldı. Türkiye Cumhuriyeti'nin o Kurtuluş Savaşı'yla farklı yüzle yani yedi düvelin üzerine salınarak kendisini ortadan kaldırmak ahdini onlar da ahitle onlar da bir karşı duruşla kendi geçmişinden gelen bir kültür ile o Malazgirt ruhundan gelen bir kültür ile bunların hepsini kendi vatanlarından Atatürk'ün İzmir'e İzmir'den denize dökülen son hamleye kadar şu anki vatan topraklarımız bize toprak edildi.

Bir tek parti faşizmi Türkiye'de uygulandı. Bunu bizim babalarımız bile görmüş. Benim babam anlatıyor; demir sopayla burada buğday var mı? Sakladığınız bir buğday var mı? Kaç keçi var, bunun kaçı alınacak? diye. Böyle kelle başına kesilen o günün böyle zulme dönüşen bir ekonomik toparlanma dönemi.Kurtuluş Savaşı'nı yaptık çıktık ama toparlanmamız lazım. Uçak fabrikaları kuruyor o günün  beyinleri gerçekten yeni bir Cumhuriyeti şaha kaldırmak istiyor ama tek partinin mantığı bu işe elverişli değil, bunu da ortadan kaldırabildi."

Dağtekin, cumhurbaşkanının  ifadelerinden yola çıkarak; bunları ortadan kaldırdığı gibi 15 Temmuz'a kadar geldiğini ve 15 Temmuz'da da geçit vermediğini belirterek, "Dolayısıyla biz öyle bir halkın evlatlarıyız öyle bir halkla yola çıkmışız ki bu halkın eğer yanında bulur eğer halkla birlikte tek bayrak, tek vatan, tek millet diye bu milletin birliğini bütünlüğünü kardeşliğini gerçekten ona yanlış yapmazsak sağlamasını devam ettirirsek bu millet bizi isteyen istediği yere götürür."dedi.

"Parti kapatılmasına karşı olan bir partiyiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürt halkına yönelik barış elini uzatan tek lider olduğunu aktaran Dağtekin, şöyle devam etti:

"Kürt halkı ile ilgili en ufak bir sorun olmamasına rağmen Kürt halkı adına ortaya çıktığını iddia edenler ve bu konuda çalışma yapanlara tamam buyurun devletle bir uzlaşıya girin. Siz bu dağdan başka yerlerden medet ummayın diye bir çalışmayı başlatan liderimizdir ama dikkat ederseniz hendeklerden tutunda bilmem sırtlarını oraya buraya dayamaya kadar neticede en son ki bardağı taşıran son damlaların her birini tek tek üst üste koyduğunuzda şu anda milletin mahşeri vicdanında bu arkadaşlarınız maalesef mahkum olmuşlardır.

Adalet kararını verecektir benim diyeceğim yok ama biz çarşıda geziyoruz, pazardayız, her yerdeyiz. Adıyaman'da Kürt yüzde 90 üzerinde. Kürt olan bir topluluğun içerisindeyiz, beraberiz. Bu konuda ya hükümet bunu yanlış yaptı diyen insanların sayısı çok az. Elbet diyen vardır ama bunu derken bir partizanlık mantığı ile değil de halka inerek halkın nasıl düşündüğünü görebiliyoruz.. Yani biz kendimizde parti kapatılmasına karşıyız. Evet bunu istemiyoruz çünkü bizim partimiz kapatılmak istemiştir ama bu demek değildir ki siz bütün bu argümanları üst üste koyarak yani şu kadar belge verdireceksiniz. Hukuka diyeceksiniz ki işte ben PKK ile her noktada birlikteyim, onunla beraberim.

Dosyayı hep beraber okuduk, dinledik yani hiçbir belgesi yalan yanlış değil ki, bütün bunları siz hukukun eline verdiğiniz zaman hukukta adalet de elbette gelir bu konuda size davayı açar ancak sonuç yine hukukun kendisine kalmıştır.Biz bu konuda hiçbir zaman yasaklardan yana değiliz, biz hiçbir zaman parti kapatılmasından memnun olmayız."

"29 yılı geçenbir anayasa ile idare ediliyoruz" 

Anayasayla ilgili külliyenin,  partinin, üniversitelerin komisyonlarının çok ciddi hazırlıkları olduğunu vurgulayan Dağtekin, "Ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi'nin de çok gayreti var ve aynı zamanda inancı var o konuda mutlaka birlikte bir anayasa değişikliğini yapalım düşüncesi var."dedi.

"Biz 29 yılı geçen bir anayasayla şu anda idare ediliyoruz" diyen Dağtekin, şunları dile getirdi:

"Ve olağanüstü dönemlerin anayasasıydı. O dönem 1982 yılında askeri darbe yeni yapılmış özgürlük, hürriyet yok. Bir metin konmuş ve o metin bizim tarafımızdan askerilerin gölgesinde onaylanmış. Dolayısıyla tam da böyle bir Türkiye'nin fikirlerinin yansıdığı bir anayasa değil. Aslında metinler daha erken değişiyor. Dünya geneline göre bizimki 29 yıl olmuş. Bazı devletlerde elbette böyle simgesel ifadelerle daha farklı anayasal oluşumlar anayasal bakış var o ayrı ama genelde anayasa bu kadar 29 yıldır süren anayasalar dünyada az aslında.

 Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği de şu "Biz öyle bir anayasayı hep birlikte yapmalıyız ki bir asır en azından bizi götürebilmelidir."Onun için de biz bütün milletimizle ittifak halinde bir anayasa yapmak istiyoruz. Asıl bugüne kadar sayın cumhurbaşkanımızın ifade ettiği ve bütün partilere teklif götürdüğü onların hepsini bu düşüncenin içerisine dahil etmek istediği durumumuzda budur. Yine ana eksen insanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesini bizim geçmiş dönemden gelen kültürümüzü yansıtacak bir anayasayı yani insanı yaşatan bir anayasal formatı hep birlikte yeniden hayata geçirmemiz lazım koşullarına göre.

Rahmetli Mehmet Akif’i şöyle bir ifadesi var; "Asrın idrakine sunmalıyız İslam'ı." Yani asrın anlayışına İslam sunulmalıdır. Kur'an-ı Kerim'de dikkat ederseniz aynen bu şekildedir yani tefsirler sürekli o dönemin alimleri tarafından Kur’an bugünün anlayışıyla yeniden yorumlanmıştır, yeniden tercüme edilmiştir. Aslında İmam Azam Hazretleri Hanefi mezhebinin kurucusu olan İmam Azam kendisi akıl ekibi diye bilinen bir mezhebin ki bizim bu coğrafyanın da mezhebidir orada bu kapı kapanmamış hangi gün bir konu çıkarsa o konuyu tekrar yorumlayacak insanların kapısını anlayışını açık bırakmış.

Özellikle Cemil Bey’in ifadesini de hatırlatayım; "Muhteşem bir maziyi muhteşem bir geleceğe bağlayan bir köprü olmalıdır." Anayasaya bakışı bu. Yani geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan hani Hz. Ali'de öyle diyor ya "Evlatlarınızı gelecek asra göre yetiştirin." diyor.

Aslında biz neslimizin geleceği ile ilgili bugünün insanları oturup çok ciddi projeler üretmeliyiz ve onların geleceği konusunda biz şu anda bir sorumluluk taşıyoruz. Onların gelecek Türkiye’si gelecek dünyası hakkında elbette söyleyecek sözlerimizin olması lazım. Yani benim anladığım şu; bir defa birçok şeyi biz ihmal ediyoruz mesela en çok şu anda aşınan değerlerinin biri de ailedir, aile korunmalı ve aile ile ilgili yeni bir çalışmayı kültür bazından ailenin sürdürülmesine kadar şu anda batı toplumlarına baktığınız zaman neredeyse aile tamamen dağılmış ve bu hastalık gittikçe bize doğru ve geliyor. Halbuki biz aile ile çok farklı medeniyetlerin temellerini oluşturuyor. O kınalı kuzu denilen o ailede yetişiyordu, o annenin evladıydı o farklı kültürle yetişiyordu.Şimdi dikkat ederseniz bir kültür iletişiminin artık en aza indiği şeylere giriyoruz. Halbuki aile mutlaka yeniden bir daha gündem olmalı. Yeni yetme mantıklarla anne, baba ve evlat rolünün yok sayıldığı ve yeni bir mantığı geliştirilmeye çalışıldığı bir yapıyı bırakarak dönemini yaşıyoruz. Beni rahatsız ettiği gibi sayın cumhurbaşkanımız da devleti yönetmek öyle hemen şunu kestim bana yazdım.Yani birbirinden bağlantıları kopmayan bir aile yapısından tutun da bir medeniyetin tasavvuruna ve onun tekrar dünyaya örnek olabilecek bir yapıya dönüşmesine ihtiyacımız var."

İstanbul Sözleşmesi

Dağtekin, İstanbul Sözleşmesine ilişkin açıklamasında ise kamuoyunun  hatta kendi teşkilatların içerisinde o dönemde İstanbul Sözleşmesi'nin amacından saptırılmış kanaati var olduğuna işaret ederek, "Bu LGBT dediğimiz kesimin şemsiyesine dönüşmüştür. bununla birlikte ben bizim aile yapımızı tamamen ortadan kaldırmanın bir sığınağa haline getirilmeye çalışıyordu.

 Aslında ailenin korunması ile ilgili aile çalışma sosyal politikalar bakanlığımızın çok ciddi çalışmaları var, çok ciddi yasalar manzumeler oluşturuldu. Buna da asıl girilirken de elbette bir uluslararası kadının korunması ile ilgili daha farklı bir çalışma yapılamaz mı diye o günün şartlarında kabul edildi, herkes kabul etti ama uygulamaya konulduğunda şu anda en çok bizi oradan vuruyorlar."dedi.

İstanbul Sözleşmesi'nin kadın hakkından daha ötelere, farklı yöne çekildiğini savunan Dağtekin, şunları dile getirdi:

"Maalesef sanki benim ailem nasıl ortadan kaldırabilir. Hukukçu başkanımız yapılanın doğru olduğunu söyledi. Bunun farklı bir yöne çektiklerini kadın hakkından daha ötelere görüldüğünü bizim artık bu işi önleyemez duruma geldiğimizi ve dolayısıyla kadınların hakkının savunulması ile ilgili yasaların elbette ki eksik yanları vardır düzeltilmesi gerektiğine amenna inanıyoruz. Ancak  şu anda özellikle bu son zamanlar da bu yasadan da istifade ederek yani kendi çoluğumuza çocuğumuza bir erkek, kadın deme onların cinsiyeti bu son ifadeleri sizlerde görmüşsünüzdür ne diyor? Meşru hukuk normu yerine cinsel yönelim.

Yani ben erkek veya kadın değilim, benim yönelimim neyse o küçücük kız çocuğuna bıyık taktırıp ne diyor ?"Yasak ne ayol" diye eline bir pankart asmışlardı vermişlerdi. Şimdi temelden başlayıp artık küçük çocukları bile kendi öz yönler kız veya erkek olarak yönlendirmek yerine onların tamamını bizden koparmanın bir dayanağı bir sığınağa haline geldi. Biz İstanbul Sözleşmesi'nin kadınları korumaktan çıkarılıp bizim evlatlarımızı bizim bu milletin evlatlarını artık dinine inancına diyanetine ahlakına örfine adetine zarar verir duruma geldiğini gördüğümüz zaman bu işten hep birlikte soğuduk, bu taleplerimizi de ilettik sayın Cumhurbaşkanımızda partimizde bu konuda kararını verdi.

Bende şahsen müteşekkirim bu konuda en çok rahatsız olanlardan biride benim. İskender Bey'e teşekkür ederim biz hem başkan yardımcılarımız ama bunun yanında hem de komisyon başkanlıklarımızı oluşturarak biz sahaya çıkmıştık ama bu sahaya çıkışı artık hangi bilimde eksiğimiz ne? Bu tespitleri alacağız ve bu tespitlerin bu sefer çözüm yollarını hep birlikte aramaya çalışıyoruz ve çalışacağız.Sayın valimiz bu konuda gerçekten çok gayretli. Ankara'da üst bürokrat olarak yıllarca görev yapmasının bu noktada çok ciddi bir katkısı oluyor. Hem valiliğini burada  yaparken hem Ankara'daki bürokratik bir takım sıkıntılar engeller varsa bunların aşılmasında da çok ciddi gayreti ve çabası var."

"Vekillerimizle sahada çalışıyoruz"

Milletvekilleri ile sahada çalıştıklarını aktaran Dağtekin, "Biz de sahadaki eksiklikleri nasıl telafi edebiliriz. Dikkat ederseniz Ahmet Aydın Bey ve diğer milletvekillerimiz geldiklerinde öyle oluyor ki bir güne 3-4 günlük program sığdırıyoruz onlar gelemiyorlar. Bazen hastalık vesilesiyle bazen meclisteki çalışmaları vesilesiyle ama geldikleri zaman işte bu sulama projelerimiz ne durumdadır eksiği aksağı nedir biz bununla ilgili hangi tespitlere yapalım. Vekillerimizle birlikte biz sahada çalışıyoruz."diye konuştu.

"Başka Adıyaman yok"

Özellikle Belediye Başkanı Süleyman Kılınç'a teşekkür eden Dağtekin, kennteki çalışmalara yönelik, şu ifadeleri kullandı:

"Süleyman Kılınç  doktoruma teşekkür ediyorum, doktorluğunu belli ediyor kutluyorum kendisini. Çünkü paylaşımcı olmak ayrı bir güzellik. Hem mimarımız gelmişti çok güzel bir proje yapmıştı. Gerçekten orijinal bir proje. Taraflarda hepsi çağırmıştı ilgili olan bütün dernekler vakıflar müdürlükler herkes oradaydı siyasi partiler ve herkes görüşlerini bildirdi. Adıyaman il olduktan sonra hükümet konağının ve adliyenin yeri yıkılıp 13 dönümlük bir alan 40 bin insanın bir miting de orda katılabileceği ciddi bir alanı Allah Adıyaman'a nasip etti yani böyle bir güzellik bu her zaman olmaz.

Peki bu güzelliği daha nasıl bir orijinal şekle büründürebiliriz diye Süleyman bey çok güzel bir çalışma yapmıştır. Mimar arkadaşımız da 40 mimarın olduğu bir şirketin başındaki bir arkadaşımız. Ciddi bir firmaya bir çalışma yaptırmış ve herkes orada görüşlerini ifade etti. Hem belediye başkanımız hem proje mimarı gayet olgunlukla herkesi dinledi. Ben bu kültürün Adıyaman'da olduğunu biliyorum eyvallah ama bugün bir daha ortaya kent konseyi tarafından başlatılan o çalışmayı biz onu sürdüreceğiz. İnşallah birbirimize gidiş geliş illerimizde siyasi partilerle var ve mutlaka bunu geliştirmemiz lazım.Bu kentimizin güzelliğini sürdürmemiz lazım Adıyaman'ın buna ihtiyacı var. Adıyaman'ın sorunlarını da masaya yatırıp birlikte nasıl çözebileceğimize bakmamız lazım. Başka Adıyaman yok."

 

Kaynak : PHA
Kaynak: pha