İsrail ambargosu altındaki Gazze’ye insani yardım malzemesi götüren Mavi Marmara Gemisi, uluslararası sularda 31 Mayıs 2010 tarihinde saldırıya uğramıştı.
Sabah namazı saatlerinde insafsızca gemiye saldıran İsrail askerleri, onlarca masum ve savunmasız insanı yaralamış, dokuzunu şehit etmişti.
Bu menfur saldırının yaşanmasından ötürü Başbakan Erdoğan haklı olarak İsrail devletiyle ilişkileri koparmış, İsrail’in haksızlığını dünya kamuoyuna deklare etmiş ve ilişkilerin yeniden düzenlenebilmesi için üç şart koşmuştu.
Birinci şartı; İsrail’in, Türkiye’den özür dilemesiydi. İkincisi, Gazze ablukasının kaldırılması, üçüncüsü ise dokuz şehidin ailelerine tazminat ödenmesiydi.
İsrail, söz konusu şartları yerine getirmekte ayak diredi ama üç yıl sonra Benjamin Netanyahu, Başbakan Erdoğan’ı telefonla arayarak özür dileme durumunda kaldı ve diğer iki şartı da yerine getireceğini taahhüt etti.
Pekâlâ, yıllarca özür dilemeye yanaşmayan İsrail, neden üç yıl sonra zeytin dalı uzatmak durumunda kaldı?
Bilindiği üzere cihanşümul Osmanlı devletinin yeryüzü sahnesinden çekilmesiyle birlikte, Ortadoğu’nun göbeğine çıban gibi saplanan İsrail, bölgede her gün ve her türlü caniliğin dik alasını yapıyor olmasına rağmen, hiçbir ülkeden ciddi manada tepki almamıştı.
Lakin çekirge bir sıçrar iki sıçrar sonunda yakayı ele verir misali, Mavi Marmara’ya saldırmasıyla birlikte hiç ummadığı bir şekilde Türkiye’den tepki gördü.
İsrail, önceleri bu tepkiyi kale almadı ancak o günden itibaren bölgedeki bazı gelişmeler kendilerinin aleyhine oluştu:
Çevresindeki bazı Arap ülkelerin halkları, jakoben rejimlerine karşı özgürlük istemiyle ayaklandı. Adına “Arap Baharı” denilen bu ayaklanmalarla birlikte Mısır’da İsrail yanlısı Devlet Başkanı Mübareksiz Mübarek devrildi, yerine Müslüman Kardeşler’in temsilcisi Muhammed Mursi geldi.
Keza iki yılı aşkın bir zamandan beri Suriye’de Baas rejimine karşı demokrasi yanlısı halkların başkaldırısı söz konusu.
Burada halen devam eden iç savaştan ötürü henüz ne olacağı belli değil, ama büyük bir ihtimalle diktatör Esed’in yıkılmasıyla birlikte Mısır’da olduğu gibi Müslüman Kardeşler iktidara gelecektir. Çünkü durum öyle gösteriyor.
Müslüman Kardeşler’in ise zorba İsrail’le anlaşamayacağını bilmemek için kâhin olmaya gerek yok herhalde.
Öbür taraftan gün geçtikçe artarak devam eden bir İran ve Hizbullah tehdidi söz konusu… Bütün bunlardan ötürü İsrail’in geleceğe yönelik derin kaygıları oluştu.
Dolayısıyla giderek düşmanlarla kuşatıldığını görünce ne yapıp edip Türkiye’ye yanaşmak mecburiyetinde kaldığı aşikâr…
Ayrıca bu bölgeye yönelik derin emelleri bulunan okyanus ötesindeki hamisinin planlarının yolunda gitmesi için yoğun bir baskıya maruz kaldığı bilinen bir gerçek.
Hülasa bir yandan okyanus ötesindeki gücün Türkiye’yle barışma telkini, öbür yandan çevresinde aleyhine dönen malum gelişmelerden ötürü yalnızlığa itilen İsrail, mecburen Türkiye’den özür dilemeye yanaştı.
Yoksa kurulduğu günden itibaren onca ceberutluğa rağmen hiçbir ülkeden özür dilemeyen İsrail’in, yüz sene de geçse Türkiye’den özür dileyeceği yoktu. Hani Anadolu’da meşhur bir söz vardır: “Kaz geleceği yerden tavuk esirgenmez.” İsrail’inki de o mesele…
Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…
Bilal KARADAĞ