Dün yayınlanan “Vah… Vah… Komutan’a Üzüldüm” başlıklı yazıyla ilgili olarak Yaşar Harmanda telefonla; yazı içeriğine aynen katıldığını, Adıyaman Sıkıyönetim Komutanı Albay Necabettin Ergenekon’un Menzil Şeyhi’ni evinden alıp götürdüklerini, yerini ailesine aylarca söylemeyip adeta kayıp ettiklerini, sonradan Gökçeada’ya sürüldüğünün ortaya çıktığını söyledi. O dönemde yalnızca Sırrı Süreyya Önder gibi solcuların değil Ömer Yıldırım gibi ülkücülerin de aylarca işkence gördüğünü, hatta kendisinin Ülkü Ocakları Adıyaman Şubesi Ticaret Lisesi Öğrenci Lideri olarak gözaltına alınıp Pirin Palas ve diğer işkence evlerinde tutulduğunu, avukat rahmetli Yalçın Nakipoğlu’nun bin bir zorlukla kendisinin sağ olduğunu görüp ailesine haber verdiğini, tutukluluğunun ise duygusal sebeplerle diyalog içerisinde olduğu bir arkadaşının girişimleri sayesinde son bulduğunu anlattı.

            Adıyaman Barosu Avukatlarından Ali Murat Bilgiç de gönderdiği mailde, “malum” komutanın bırakalım ceza davalarına müdahaleyi, mülkiyet hakkına ilişkin davalara dahi müdahale ettiğini, kayınpederi rahmetli Nevzat Binzet’in “solcu” olduğundan ilçe merkezinin kuzeydoğusundaki arazilerinin hazineye tescili için Kadastro’ya emir verdiğini belirtmiş. “Onunla ilgili söylenecek çok şey var” diye de eklemiş. (Ki rahmetli babamın da yakın dostu Nevzat Abi’nin Menzil Şeyhi’nin akibeti gibi Afyonkarahisar’a sürüldüğünü hatırlıyorum.)
Hayatta bazen Aşık Mahsuni Şerif’in “Erim erim eriyesin / Sürüm sürüm sürünesin” diye başlayan türküsü geliyor aklına insanın nedense…
Peki, “toplu dua” edilebiliyor da, “toplu beddua” edilemez mi? Müftü Hoca’mız bu sorumuza ne der acaba!?
        “Dilenen Suriyeliler” başlıklı 5 Kasım 2013 tarihli yazıyla ilgili olarak Ankara’dan Bilal Sürgeç hocamız, hükümetin Suriye’nin bu duruma düşeceğini tahmin etmesi gerektiğini, diğer bir yanlışın ise dershaneleri kapatma ısrarı olduğunu mesajında belirtmiş. 
            “Lütfen koklar mısınız” başlıklı 24 Ekim tarihli yazımızla ilgili olarak Adıyaman Sanayici ve Genç İş Adamları Derneği’nin “eskimemiş” Başkanı Ahmet Adıyaman, bulvarda yürüyüş yaparken kanalizasyon kokusundan kaldırım değiştirmek zorunda kaldıklarını söyleyerek desteklemiş. Koku dedik de Eğirçayı Köprüsü üzerinde hissedilen kokuyu da Belediye Fen İşleri Müdürü “işinin ehli” Mahmut Tekin’e bu vesileyle hatırlatalım. Belediye Basın Müdürlüğü inşallah bu kez yazıyı okur ve kendisine iletir!
“Bu nasıl demokratlık” başlıklı 11.10.2013 tarihli yazımızla ilgili olarak Belediye Başkanı Necip Büyükaslan telefonda, gazeteci dövme olayının haberlerde abartıldığını izah etmekle yetindi…
Duyarlılıklarından dolayı hepsine teşekkür ediyorum.
“Organ Bağışı ve Sağlık Müdürlüğü” başlıklı 11 Kasım 2013 tarihli yazıyla ilgili olarak ise milletvekillerimiz Murtaza Yetiş ve Salih Fırat ile diğer yetkililerden henüz ses yok…
Demek ki millet, vekilinden daha hızlı…