250’den fazla üyesi bulunan Adıyaman Barosu’nun 16 Ekim 2016 tarihinde yapılan kongresinin ardından Grand Adıyaman Otel’de düzenlenen Geleneksel Birlik ve Dayanışma Gecesi davet”ine “icabet” ettim.

                Konukları, “çiçeği burnunda” Başkan Mustafa Köroğlu ve çeşitli siyasi partili avukatlardan oluşan yönetim kurulu üyeleri kapıda karşılıyordu. “Ak saçlı” dostlarım Abuzer Yaşar ve Osman Tandoğan’la birlikte girdiğimiz salonda ailece gelenler de vardı. Geçen hafta belediyede karşılaştığımız “Selef” Hasan Demir’le ayak sütü sohbetimizde, “Halefi” Köroğlu’nu “ahlaki ve etik değerleri yüksek” bir ağabey diye tanımlayarak demokratik olgunluğunu bir kez daha göstermiş, siyasi görüş ayrılığını ise baronun on yıllardan beri “vazgeçilmezlerinden” olan mesleki dayanışma duygusu ile “halının altına süpürmüştü.”

Genel Merkez delegeleri Abdullah Tel ile Kürşat Çadır da salonda idi. “Gözlerimin aradığı” önceki Başkan Demir’i sorduğumda ise ailevi bir işi nedeniyle il dışında olduğundan gelemediği söylendi.

Başkan Köroğlu yaptığı açılış konuşmasında; Meşru yönetimlere karşı, darbe girişimleri kimden gelirse gelsin hukukçular ve bu ülkenin vatandaşları olarak hukuk dışı bu tür kalkışmaların karşısındayız ve lanetliyoruz. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun bu konudaki açıklamalarını aynen destekliyoruz. Aynı şekilde darbe bahanesiyle hukukun işlemez hale getirilmesine, temel hak ve hürriyetlerin ortadan kaldırılmasına, hukuk, eşitlik, özgürlük ve barışı ortadan kaldıran her türlü uygulamaya karşı olduğumuzu da belirtmek isterim… Nüfusa göre en çok göz altı ve tutuklamaların yapıldığı il Adıyaman’dır” dedi. Ve bir gün sonrasına denk gelen Cumhuriyet Bayramını kutlamayı da ihmal etmedi.

Köroğlu’nun konuşmasını dinlerken, devletin “kendisini koruma refleksi” ile kamu göreviyle ilişiği kesilenler için, “olağanüstü hal”den etkilenmeyen “sosyal devlet” ilkesine daha fazla işlerlik kazandırılması gerektiğini düşündüm.   

Özgün halk müziği orkestrası Ahmet Kaya’nın, sonradan sahne alan ve artık Şanslıurfa(!) ekiplerini aratmayacak derecede üstün performans gösteren Adıyaman Harfane Ekibi ise ilimizin sevilen türkülerini seslendirdi. Gecenin sonuna doğru otuza yakın avukatın çektiği halayda MHP’li Recep Kılıç ve Miktat Yaşar, HDP’li Bilal Doğan, AK Partili Hikmet Genç ve aynı zamanda “yol arkadaşı” olduğum Nemrut Dağı Milli Parkı Koruma Platformu gönüllü avukatı CHP’li Abdurrahman Tutdere’yi de kol kola görünce içimden “İşte Küçük Türkiye bu!” dedim, sevindim ve on yıl önceki bir anımı hatırladım:

Aynı siyasi partiden beraberce aday adayı iken kendisi milletvekili seçilen başarılı eski bir bürokratın; başka siyasi partiden “baba dostum” “eskimemiş” bir milletvekili ile gezmemi eleştiren e-malini, “Bu gün sokakta kol kola gezmekten kaçınan siyasetçi adaylarının yarın seçildiklerinde bu ilin, bu ülkenin sorunlarını ‘tek’ meclis çatısı altında çözmek için gerekli sosyal yakınlıktan yoksun kalacaklarını, siyasi fikrimi karşıt platformlarda da medeni bir şekilde savunacak kadar özgüvenimin olduğunu, bu nedenlerle de diğer partililerle seviyeli şekilde birlikte olmakta yanlış görmediğimi, partime zarar vermediğimi, kaldı ki “parti yararı” ile “ülke yararı” arasında tercih yapmak durumunda kalındığında “ülke yararı”nın tercih edilmesi gerektiğini yazarak cevaplamıştım. 15-20 gün sonra karşılaştığımda ‘e-mailimi okudunuz mu?’ diye sorduğumda ise, ‘Okudum, siz haklısınız.’ demişti. Sağ olsunlar…

 

Milletçe idealimiz olan “Büyük Türkiye” için her ilde, tüm siyasi partilerin yerel yöneticileri ile milletvekili adayları da, hiç mi değil seçimden bir-iki ay önce düzenlenecek “Seçim Düğünü”nde canlı müzik eşliğinde çekilecek halaylarda Adıyaman Barosu avukatları gibi kol kola “Küçük Türkiye” oluşturabilse ne iyi olur, değil mi?