Malatya, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa ve Diyarbakır arasında kaybolan bir ildir Adıyaman.

Tarım ve ziraat kenti olan bir ildir, iyi ve güzel olan her şey, bu memlekette yetişir.
Tarihi, turistik ve inanç turizminin merkezi olan bir açık müze durumundadır.
Hem ova, hem dağ havasıyla, her mevsimin yaşandığı tek ildir Adıyaman.
Terörün, mafyanın, kavganın, olmadığı nadir illerin başında gelir Adıyaman.
Memur cenneti gibidir, gelen ağlayarak gelir; ama giden da ağlayarak gider.
Devletine, milletine, her türlü değerlerine bağlıdır, insanî sorumluluklarını yerine getirir.
Ancak aynı oranda yatırımlardan ve teşviklerden yeterince faydalanamaz.
Gelişmişlik düzeyi yüksek olan iller arasında hapsolmuştur âdeta.
Hep komşu illerin gölgesinde kalmış, bir türlü kabuğunu kırıp, dışarı çıkamamıştır.
Tarım, ziraat kenti olmasına rağmen, hep dışarıya giden “Irgat Kent” olarak anılmaktadır.
Yılın 8 (sekiz) ayını dışarıda geçiren, çalışan insana sahiptir.
Irgat yolculuğunda, her yıl onlarca insanını trafik canavarına kurban verir.
Yürekler yanar, ciğer parçalanır, feryat-ı figanla geçer kalan günleri.
Aileler parçalanır, anneler-babalar-çocuklar yalnızlığa mahkûm olur.
Hâlbuki ki bu memleketin insanı, merttir, cesurdur, saygılıdır, hürmetkârdır, itaatkârdır…
Sevdi mi tam sever, bağlandı mı tam bağlanır…
Gözleri bağlanmış, elleri kelepçelenmiş, ayakları prangalara vurulmuş, çıkmaz sokakta gibidir,
Bir türlü kendine gelemiyor, mecrasında ilerleyemiyor, kendi kendine yetemiyor.
Havaların ısınmasıyla beraber, anne-baba, çoluk-çocuk; “bu defa nereye çalışmaya gidelim?” arayışına girer.
Nedense Adıyaman hep hazırlamış, çevre iller hep yemiş, faydalanmıştır.
Örnek mi?
İşte Atatürk Barajı: Bir ilçemizi, onlarca köyümüzü topraklarıyla beraber yutmuş, ancak kaymağından ve arazi sulamasından Şanlıurfa faydalanır.
İşte Nemrut Dağı: Her yıl, kesinlikle bir defa dile getirilerek, Nemrut Dağı üzerinden hesaplaşmalar yapılır. Malatya insanının sahiplenme duygusuyla, hep siyaset malzemesi olarak kullanılır.
İşte Çetintepe Barajı: Adıyaman topraklarında olmasına rağmen, Gaziantep’e içme suyu için verilmiştir.
İşte Irgat Kentin İnsanı: Havaların ısınmasıyla beraber, önce Malatya kaysı toplamayla başlayan ırgatlık takvimi; Adana, Kahramanmaraş, Yozgat, Kayseri, Şanlıurfa… diye devam etmektedir.
Sular içerisinde yüzen Adıyaman’ın, mevcut suları üzerindeki barajlarından yeterince faydalanamamasından dolayı, bir türlü sulu tarıma geçememiş, ziraattan gerekli randımanı ve arzu edilen kaliteyi alamamıştır.
Adıyaman, her konuda açık hava müzesi durumda iken; bir türlü ne kenti olduğuna karar verememiştir, çünkü önünü görememektedir.
Adıyaman’ın can damarı olan tütün vardı, o da kalkınca; makûs talihiyle baş başa kaldı.
Alternatif ürün için de yeterince bilgi ve beceri sahibi olmayan ve ziraatla iştigal etmeye çalışan insanlar, biraz da kolaycılığa, tembelliğe kaçarak, kendilerini geçindirmekte, geleceğini garanti altına almakta tereddütler, sıkıntılar yaşamaya başladılar.
Adıyaman olarak, hem tarım ve ziraat kenti olacaksın, hem de ırgat olup, başka yerlere çalışmaya gideceksin?
Sizce de düşündürücü değil mi?
Bir işte bir tuhaflık yok mu?
Bir yerlerde yanlışlık yapılmıyor mu, aksaklık yok mu?
Adıyaman, makûs talihini ne zaman yenecek, bu kader olmasa gerek!
Adıyaman insanının böyle olmasına sebep olan sıkıntıların bir an önce giderilmesi gerekir.
Bütün insanlar gibi, Adıyaman ve insanı da her şeyin iyisine ve her türlü güzelliğe lâyıktır.
Adıyamanlının da iyi olan her şeyden faydalanmasına, hayat standardının yükseltilmesi gerekir.
Artık bu memleket, verdiğinin karşılığını almalıdır.
 
Kerim BAYDAK