Hamamcı, yazılı açıklamasında, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat gününü, "Uluslararası Anadili Günü" olarak kabul etmiş ve ilk kez 2000 yılında, dünya çapında kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla "21 Şubat Dünya Anadili Günü" kutlanmaya başlandığını kaydetti.

"Türkiye’de 18 dil yok olmuş veya yok olma tehlikesi altındadır"

UNESCO verilerine göre dünyada yaklaşık 5 bini yerli dili olmak üzere 7 binden fazla dil konuşulduğunu ifade eden Hamamcı, "Bu dillerin yüzde 40'ı yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. UNESCO’ya göre, yüz yıl içinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacak durumda ise o dil tehlikede, bir dili konuşan hiç çocuk kalmamışsa o dil ölü kabul edilmektedir. UNESCO Dünya Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre Türkiye’de 18 dil yok olmuş veya yok olma tehlikesi altındadır."dedi. 

Hamamcı, bir insanın hiçbir eğitime tabi tutulmaksızın ailesi, çevresi ve toplumu aracılığı ile öğrendiği dilin, anadili olarak tanımlandığını belirterek şöyle devam etti:

"Etnik ve ulus düzeyinde toplulukların bütün ilişki ve etkinliklerinde kullandıkları ve anlaştıkları dil, o topluluğun anadilini oluşturmaktadır. Bireylerin anadilleri dışında sonradan öğrenilen ikinci, üçüncü diller o dillerle iletişim kurmayı sağlasa bile, asla insanın kendi anadili gibi olamamaktadır. Bundan dolayı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde de açıkça belirtildiği gibi, bireyin anadilinde eğitim alması en temel insan haklarından birisi olduğu kadar, bireylerin kendi anadillerinde eğitim almasının engellenmesi de en büyük insan hakkı ihlallerinden birisi olarak kabul edilmektedir.

Eğitim hakkının yaşama geçirilmesinin en temel koşullarından birisi, kamu tarafından yürütülmesi ise, en az onun kadar önemli bir diğer koşulu içeriğinin demokratik, bilimsel ve laik olması, farklı dil ve kültürlerin özgürce gelişmesini sağlamayı hedeflemesidir. Bu koşullar sağlanmadığında eğitimin, o anki mevcut siyasal yapıyı yeniden üreten, bu haliyle eğitimin bireyler için temel hak olmaktan çıkıp, yapılması zorunlu bir görev haline gelmesi kaçınılmazdır.

Bir ülke için önemli olan, ekonomik ve toplumsal başarı sağlamak, dilsel ve kültürel zenginliklerin nesilden nesile aktarılmasının olanaklarını yaratmaktır. Ancak bu başarıldığı zaman toplumsal gelişme ve ilerleme sağlanabilir. Egemenler, bu anlamda bir toplumsal değişim ve ilerlemeyi engelleyebilmek için dünyanın birçok yerinde eğitim olgusuna el atmış, kültürel zenginlikleri talan etmiş, ‘resmi dil’ dışında kalan anadillerde eğitim-öğretimi yasaklama yoluna gitmiştir. "

21 Şubat Dünya Anadili Gününün, Türkiye'de özellikle anadili Kürtçe, Arapça, Lazca, Ermenice, Hemşince, Çerkezce, Çeçence ve Süryanice gibi dillerden olan milyonlarca çocuğun kendi anadillerinden koparıldığı ortamda kutlandığına işaret eden Hamamcı,anadilin kullanımının engellenmesi toplumun bireylerini değişik boyutta etkilese de, tartışmasız en fazla çevresi ile iletişimini anadili ile sağlayan çocukları etkilediğini vurguladı.

Hamamcı, gerek dilbilimi, gerekse eğitim bilimleri açısından anadilin önemi ve gerekliliğinin yanı sıra, anadilin pedagojik ve insanı boyutunun sürekli geri plana itilmesinin en acı sonuçlarını çocukların yaşadığını, anadili farklı olan çocukların anadili Türkçe olan çocuklara göre öğrenme becerilerinde yaklaşık iki yıl geri kaldığı görüldüğüne dikkat çekti.
  
Eğitim biliminin temel ilkesini oluşturan ‘Anadilinde eğitim’ talepleri her dönem ırkçı-şoven duygu ve tepkilerle karşılandığının altını çizen Hamamcı, açıklamasını şöyle tamamladı:

"Sık sık siyasal istismar konusu yapılmaktadır. Açıktır ki, resmi dil dışındaki anadillerinin varlığına, yaşamasına ve öğrenilmesine karşı çıkmak, bir yönüyle eğitim biliminin en temel ilkesine karşı çıkmak, bilime meydan okumak anlamına gelmektedir. Milyonlarca çocuğun kendi anadili ile eğitim görmesine ‘ülke bölünür’ paranoyası ile yaklaşılması ve ‘suç’ olarak nitelendirilmesi kabul edilebilir bir tutum değildir.  

21 Şubat Dünya Anadili Günü’nde milyonlarca çocuk kendi anadilini kullanamadığı, anadilinde eğitim göremediği için başta eğitim süreçleri olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında mağduriyet yaşamayı sürdürmektedir. Kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim anlayışının ayrılmaz bir parçası olan farklı anadilleri üzerindeki sınırlamalara son verilmeli, her bireyin kendi anadilini öğrenmesi ve eğitim almasının önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Eğitim-Sen olarak, tüm dünya ve Türkiye halklarının 21 Şubat Dünya Anadili Günü’nü kutluyor, farklı anadili ve kültürlerin özgürce yaşaması ve gelişmesinin önündeki bütün yasal ve fiili engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz."

Kaynak : PHA
Kaynak: pha