14 Temmuz 2014 tarihinde yayınlanan köşe yazımızı önce aşağıda birlikte okuyalım. Sonrasında da birkaç “kelâm!” ekleyelim:

“Adıyaman Belediyesinin ramazan ayı etkinlikleri çerçevesinde geçen hafta Demokrasi Parkı’nda düzenlediği geceye katıldım.

Gecede 20 kişilik Malatya Büyükşehir Belediyesi Türk Tasavvuf Musikisi Korosu seslendirdiği 12 koro ve 6 solo ilahi ile dinleyicileri adeta mest etti. 14.8.2012 tarihli Ramazan Festivalleri başlıklı yazımda değindiğim üzere ayın ruh, anlam ve ulviyetiyle bağdaşan konferans ve ilahi grupları ile bu ayda halka hizmet edilmesini daha doğru gördüm. Önceki yılların ramazan programlarına oranla dinleyici sayısının fazla olmamasının nedeninin ise uydu üzerinden yayın yapan bir televizyonumuzun olmayışı ve ayın kutsiyetiyle bağdaşmayan, “düğün dümbelek” programlarının olmayışına bağladım. Ama her şeyden önemlisi niceliğin değil de ramazanla bağdaşır niteliğin daha önemli olduğunun kabul edilmesi gerektiğine de inandım.

Bazı seçilmişler “kendisini seçen halkın” içerisine ancak “koruma timi” ile girerken geceye katılan Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu’nun “fiziki korumasız” olmasını “rahatlık ve mütevazılık” olarak gördüm. Kendisine “gönülden koruma” yetiyordu demek...

Yanı başımda oturan emektar sanatçılarımızdan Nuri Büyükyolcu, koro şefinin “kendi yetiştirdiği” yeğeni Adıyamanlı Yaşar Büyükyolcu olduğunu, yeğeninin 9 yıl Elazığ’da, 10 yıldan beri de Malatya’da müzik çalışmaları yaptığını anlatıyordu.

“Gecenin amelesi” Kültür ve Sosyal İşler Müdürü “Malatyalı” İskender Korkut ile bu birimden sorumlu Adıyaman Belediye Başkan Yardımcısı “Elazığlı” Ahmet Vechi Yüksek de geceye katılanlar arasındaydı. Belediye Basın Müdürlüğünden biri “fotoğrafçı” diğeri “yazıcı” iki görevli olmasına karşın diğer şube müdürleri ile zabıta ve özel güvenlik birimlerinden kimsenin olmayışı dikkat çekiyordu.

Değişik coğrafya kökenli insanların değişik bölgelerde çalışıyor olması artık sınırların ve şovenist duyguların kalktığının, o bölge halkının globalleşmeyi içselleştirdiğinin bir göstergesiydi.

Örneğin, “Barış Elçisi” Şevket Gürsoy’un Belediye Başkanı olduğu 1990’larda minaresi belediyece yaptırılan Yavuz Selim Camisinde bile minarenin “Elazığlı Kadir Usta tarafından yapıldığı” yazılıdır.

Adıyamanlı Mehmet Erdem 2000 yılından sonra 4 yıl Malatya Belediyesi Esenlik Limitet Şirketi Genel Müdürlüğü ve sonrasında da MHP MalatyaBattalgazi ilçe başkanlığı yaptı. Adıyamanlı Adnan Yaşar Görmez ise, 20 yıl önce gittiği İzmir’in Torbalı ilçesinde sırasıyla belediye meclis üyeliği, Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliği ve AK Parti Torbalı İlçe Başkanlığı yaptı. 30 Mart 2014 seçimlerinde de Torbalı Belediye Başkanı seçildi.

İşte Adıyaman’ın da “küçükşehirlilikten” kurtularak Büyükşehir olması için artık globalleşmeyi içine sindirmesi, günümüz deyimiyle “ekmeği ekmekçiye vermesi” gerekir. Hangi il, hatta hangi devlet kökenli olursa olsun…”

Yazımız burada bitiyor. Fiziğimiz il dışında olsa da yüreğimiz Adıyaman’da olduğundan şimdi gelelim “kelâm” faslına…

Yazının yayınından sonra aradan tam beş yıl geçmiş olmasına rağmen Adıyaman belediye başkanının değişmesiyle birlikteAdıyamanlı-Elazığlı-Malatyalı gibisözümona “memleketçilik” muhabbetlerinin tekrar başladığını duydum. İnsanların memleketini, ırkını, rengini, dilini veya dinini sorgulayacağımıza, bu önyargılarla hareket edeceğimize mesleki liyakati ileyasaya, devlete ve millete olan sadakatlerini sorgulasak daha isabetli olmaz mı?İşe, “kralları değil, kuralları değiştirerek” başlarsak daha doğru olmaz mı?

Yeni Belediye Başkanımız Süleyman Kılınç’ınbu açıdan da işi zor ise de yıllarca önce hekimlik için ettiği Hipokrat yemininin içeriğinde de bu tür ayırım yasakları olduğundan “bu muhabbetlere!” prim vermeyeceğini sanıyorum.

Ha… Kış mevsimine az kaldı. Yoğun yağışlarda kuzeydeki Karadağ tarafından kent merkezine inen suları ve dolayısıyla sel felaketlerini önleyecek olması açısından Millet Bahçesiprojesinden daha öncelikli ve ivedi olan Kuşaklama Kanalı alanında, İmar Kanununun 18. Maddesi uygulaması veya kamulaştırma yoluyla mülkiyetin kamuya kazandırılması sorunu çözümlendi mi? Proje ihalesi yapıldı mı? Bunlar yapıldı ise önümüzdeki kış mevsiminden önce bitirilmesi kesinleşti mi? Yoksa tarihteİsmet İnönü’nün savaşa giderken ifade ettiği ünlü “Getirin çizmelerimi!” sözünü sel felaketini önlemeye çalışan personelini motive etmek adına sulara girmek isteyecek mütevazı Belediye Başkanımız Süleyman Kılınç, bu kış ta mı söyleyecek?  Veya kaç kış daha söyleyecek? Sanırım Başkan Kılınç bu konularda şimdiden kamuoyunu aydınlatır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bazı kararlarındaki deyimle,biraz “kışkırtıcı” mı oldum yoksa?

Ne de olsa başka “Adıyaman” yok!

Mustafa Işıldak