Ahlak sınırlarının zorlandığı şu ironik dönemde, Türkiye’nin bir çok kurumunu laçkalaştıran kıyamet alameti tiplerin, kurucu liderin hedeflediği muasır medeniyet hayalini yerle bir etmek için, “keşke Yunan galip olsaydı” tarzı amigo karakterle, ülkenin çimentosuna cehalet kumu kattıkları ortada iken; düşünen sorgulayan insanların suskunluğu asıl düşünmemiz gereken temel mesele! Bilimsel makalelerin, akademik hayatın kutsanan liderlerle magazinleştirildiği, birbirini besleyen eğitim ve ekonominin altı aylık uykuyla düzeltileceğini varsayan bukalemun ışığıyla ruhlara müjdeleyen savruk düzen savunucuları, oligarklar mutlu olsun diye cehalet korumalı sistemler geliştirip, yaygınlaştırıyor. Aydınlar sustukça cehalet yeni varyantlar geliştiriyor!
Eğitim seviyesinin durağan seyrettiği, kısmen geri gidişin verdiği avantajla iktidarlarını daimi kılma çabasındaki çok katmanlı menfaat birlikteliklerinin, yeni stratejilerle önümüzdeki seçimleri din soslu, milliyetçi hezeyanlarla ölüm-kalım savaşına sokacağı aşikar! Er veya geç kafa üstü yere çakılacaklarını anladıkça, uçağa kafa atma gibi absürtlüklerle niteliksiz yığınları kümeleme yoluna gidecekleri ortada! Kırık cam teorisi misali toplumun hala direnen noktalarına uyguladıkları cehalet aromalı politikalarla, sosyal dokulara kendi formatlarını yüklemeye çalışan günümüzün vatan edebiyatçıları, mizah denecek bahanelerle kitlelere hayali muskalar pazarlıyorlar! Toplumun ekonomik nedenlerle sürüden kopmaya başlamasıyla krallığın şatafatı matem havasına bürününce, otobüs çığırtkanların bağırışına müsemma, BAKAN’ların lider kutsama ayinleri daha görünür hale gelmiş, nitelikli kitleler için “günün fıkrası” haline gelmeye başlamışlardır!
Uçağa kafa atıldığını söyleyen patates mühürlü PROF’ların, peygamber seçime girse kaybeder diyen evde kalmış, iktidara rıuhlarını teşhir eden ulusalcı cıvıkların Türkiye’nin ana damarlarına gönderdikleri rezaletlerin, günümüz politikalarının meyveleri olduğu, hazin ironik bir dram! Sosyal tabakaların ana caddelerinden yürütülen din soslu, güya milliyetçi ergen siyasetlerin devlete faturası çok ağır olduğu su götürmez bir gerçek! Yapılan cehalet nedenli yanlışların faturasının Allah’a kesildiği, kibir baronlarının üst perdeden savurduğu irinli söylemler nedeniyle silikleşen devlet kuralları, ülkenin temel motivasyonlarını yerle bir etmiş, dönemle uyumlu garip yönetim kadrolarına sebep olunmuştur! Aydınlar sustukça cehalet mutasyon geçirmiş anayasal düzene başkaldırmıştır!
Ülkeyi saran şiddet sarmalı, kurumlarda meydana gelen adli vakalar ve giderek toplumu esaretine alan cehaletin temelinde yatan nedenin, “GÜÇ BOZAR” şiarından kaynaklandığını “pipetlerden burunlara pudra çekilmemişse” herkesin anlayacağı bir realite! Güçlerini ilahi güçle yarıştıran zamanın firavunlarının, bir çok kurumda ortaya çıkışı tesadüf değil! Cehaletleriyle kitleleri kanalize edip, muasır medeniyet hedefine verdikleri zararın kendilerine darbe indirdiğini yakında görecek olmanın hazm sorununa yol açtığı, seçimler yaklaştıkça kaşınan geçmişle günü kurtaracaklarını zanneden uçağa kafa atan amigoların sistemli olmanın ne demek olduğunu çok iyi anlayacağı günler yakın! Türkiye bu kez hakikaten lağım ile doldurulan tüm bağırsaklarını çok acı vererek temizleyecek! Dipten dönüşün yolunu gençliğe hitabede haber veren kurucu liderin damarlardaki asil kana atıfı bu gün çok daha anlamlı!
Uçağa kafa atanların aslında cumhuriyete kafa atanlar olduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yok! Kırık cam teorisi argümanıyla tüm tabakaları menfaat için suça teşvik eden günümüzün bileşenleri, bilim ve medeniyete tabi ki yenileceklerdir! Devletin yüzyıllardır oluşturageldiği sistemi ellerindeki ASA’larla karıştıranların toslayacağı çağdaş yeni dünyanın yeni bir tipoloji yaratacağı önümüzdeki dönemde daha belirgin olacaktır. Yeni tipolojinin oligarklara tahammülü yok! Cumhuriyete kafa atanların gelecek dünyada yeri olmadığı gibi ! Aydınlar konuşursa tabi!
DİPNOT:
Bizim başbakanlardan biri Çin'e resmî bir ziyarete gitmiş. Akşamleyin onuruna yemek verilmiş. Yemek esnasında günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapma sırası gelince paniğe kapılmış. Yanında oturan ABD'den getirttiği danışmanına dönmüş:
– Eyvah ne yapacağım? Tek kelime Çince bilmem...
– Önemli değil efendim. Ellerinizi bacaklarınıza birleştirin ve eğilerek başınızla selamlayın. Konuşma yerine geçer.
Başbakan denileni yapmış. Korkunç bir alkış kopmuş. Dış ülkelerde sevilmekten pek hoşlanan başbakan, alkışı görünce oturduğu yerden kalkmış, bu kez dört tarafı aynı şekilde ikişer kez selamlamaya devam etmiş. Ancak biraz önceki alkıştan eser yok. Bu duruma bozulan başbakan yine danışmanına dönmüş:
– Yahu ne oldu?
– Fazla gevezelik ettiniz, tadı kaçtı!
ülke ciddiyeti yerle bir! Cumhuriyetin kurumları fazla gevezeliğe izin vermemeli!