Müslüman toplumların en büyük zaafı; yüzeysel olarak söylem ve eylemleriyle sözde Müslümanmış gibi görünen gizemli zevatlara haddinden fazla itibar ediyor olmalarıdır.  

            Müslümanlar için değişmeyen bu kuralı, Müslüman coğrafyalarının tümünde görmek mümkündür.

            Hz. Peygamber efendimiz (sav) döneminde de var olan ve Müslüman gibi görünen fakat gerçekten iman etmemiş bu tür mahlûklar, hep Müslümanları içeriden yıkmaya yeltenmiştir.

            O bakımdan iki cihan serveri Hz. Muhammed (sav) bu tür müsvetelere münafık sıfatı yakıştırmış; “Onları iyi tanıyın ve onları dost edinmeyin” diye öğüt vermiştir…

Hatta bir rivayete göre münafıkların, müşrik ve gayri Müslümlerden daha tehlikeli olduğu söylenir.

Çünkü münafıklar, gizemli kimliğe bürünmüş olmaları münasebetiyle çok çabuk aldatıcı rol üstlenebiliyor ve kitleler üzerinde daha tehlikeli oyunlar oynayabiliyorlar.

O nedenle bir hadisi şerifte, “bizi aldatan bizden değildir” denilmektedir.

Geriye dönüp baktığımızda, Müslüman görünümlü münafık Hempher ismindeki İngiliz ajanının ne fırıldaklıklar çevirdiğini sanırım bilmeyenimiz yoktur:

1700’lü yıllarda Osmanlı’ya gelen Hempher, bilindiği üzere kılık kıyafetiyle, söylem ve eylemleriyle dört dörtlük bir Müslüman rolünde. Oysa reel anlamda katı bir Hristiyan’dır…

Sünni-Şii dünyasının ortasında yer alan Basra’da uzun yıllar ikamet eden Hempher, Sünni-Şii dünyasınca olumlu görülmeyen yeni bir grubun (Vehabilik) temelini atmıştır. Amacı; Osmanlı’yı ve İslam dünyasını ayrıştırıcı hinlikler üzerinden parçalamaktır.

Yıllarca sürdürmüş olduğu münafıklıklar neticesinde amacına ulaşmış ve bugün Suudi Arabistan’ın mevcut yapısı malum münafığın eseridir.

Daha sonra 1900’lü yıllarda Osmanlı topraklarına çöreklenen İngiliz ajanı Lawrence münafığı da benzer bir metotla koca imparatorluğun temeline kibrit suyu dökmüştür.  

Ajanın elinde 3 tekbirli tespih, başında takke, üzerinde yerden sürüklenen uzun Arap kıyafeti… Lakin bu görünümüyle Ürdün krallığı vaadiyle Şerif Hüseyin’i Osmanlı’ya karşı isyana, Arap âlemini ayaklanmaya kadar götürmüş ve netice itibariyle Devlet-i Aliye’nin yıkımına zemin hazırlamıştır. 

Günümüzde Fettulah Gülen denilen haşhaşinin de ülkemize yönelik yapmış olduğu hinliklerin Hempher ve Lawrence’nin yaptıklarıyla bir farkı olmamıştır.

Tabiri caiz ise çağımızın Hempheri, günümüzün Lawrence’sidir… Aradaki tek fark; Hempher ve Lavrence İngiliz emellerine hizmet etmiş, Gülen ise ABD çıkarlarına hizmet etmiştir.

Kısacası ülkemiz ve İslam âlemi üzerinde hain emelleri bulunan küresel çevreler, her çağda farklı isimler içimize sızdırarak münafıklık libasına büründürüp, yani şeklen bizim gibi olmalarına olanak sağlayarak en okkalı darbeyi indirmektedirler.

Bizlerse bu tür kripto hainlere, kaşarlı münafıklara öteden beri kuzu kuzu inanıyor, fevç fevç peşine takılıyor, türlü hinliklerine alet oluyor ve bir süre sonra peşine takıldıklarımızın iç yüzünü öğreniyor ama yine de her seferinde hep aynı hatalara düçar oluyoruz. Umarım yaşananlardan ders alır, geleceğe yönelik müspet ufuklara doğru yelken açarız.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

           Bilal KARADAĞ

[email protected]