Atatürk, öğrencilik yıllarından başlayarak idealinde halk yönetimi olan bir devrimciydi.

Öğrencilik yıllarından başlayarak diktatörlük, sultanlık, soy sop egemenliği gibi insana karşı, halka karşı yönetimler; Atatürk'ün hiç sevmediği, tutmadığı yönetim biçimleri olmuştur.

Halkın üstünde, halkın dışında, tepeden, saraylardan, gizli odalardan sürdürülen yönetimlere hep karşı olmuştur.

Öğrencilik yıllarından başlayarak savunduğu tek yönetim biçimi, halk yönetimidir.

Padişahlığı, yani bir tek kişinin ve o kişinin çevresindeki soy sopun egemenliğini kaldırıp, cumhuriyet rejimine yönelen adımları attığında, hep bağlı kaldığı ideal, Türk ulusunun kendi kendini yönetmesi olmuştur.

Türk Kurtuluş Savaşı için Anadolu topraklarına ayak basışından ölümüne kadar, halk yönetimine bağlı kalan Atatürk; bu yönetimi adım adım gerçekleştirmek, yerleştirmek için halkımızın önündeki engelleri birer birer kaldırmıştır.

Halkın kendi kendini yönetmesi için gerekli yeni yasaları, cumhuriyet yasalarını getirmiştir. Halkı, boş inançların, orta çağ karanlığının, din tacirleri sömürüsünün zincirlerinden kurtararak aklın ve bilimin gereklerine göre kendini yönetmesi için devlet düzenimizi laiklik ilkesine dayandırmıştır.

Tekke ve zaviyeler gibi güç ve çıkar yuvalarını kapatmıştır.

Din işlerini insan gönlüne bırakırken, devlet işlerini de akıl, bilim ve dünya gerçekleri rehberliğinde yürütmüştür.

Halkın kendi kendini yönetmesi için okuryazar, bilgili ve bilinçli olması gerekti­ği ülküsünden yola çıkarak, ülke çapında başlattığı eğitim devrimleriyle yüzyılların Arap alfabesini bir çırpıda atarak, çağdaş dünyayla bağlantımızı kolayca kurmak için Latin alfabesine geçilmesini sağlamıştır.

Yurdun her köşesine yayılan Millet Mektepleriyle okuma yazma seferberliğini başlatmıştır.

Tüm konuşmalarında halkına; "efendiler, arkadaşlar, vatandaşlar, yurttaşlar" diye hitap etmiştir.

İnsanların, toplum ve aile yaşantısında eşit, özgür ve çağdaş bireyler olarak yaşamalarını sağlayan Medeni Kanun’u getirilmiştir.

Halkı­nı kapalı bir toplumun tutsağı olmaktan kurtarmak için, halkın bir araya gelerek sorunlarını konuşması, sorunlara birlikte çözüm üretmesini sağlamak için, Halkevlerini kurmuştur.

Türk insanına yurttaş değeri veren ve Türk insanını çağdaş dünyanın uygar yaşayışına kavuşturmak isteyen Atatürk, bu atılımlarla:

İnsanla toplum arasındaki ilişkiyi insanca; insanla İnsan arasındaki ilişkiyi kardeş­çe; insanla devlet arasındaki ilişkiyi yurttaşça ve insanla din arasındaki ilişkiyi tertemiz tanrı inancıyla, kimsenin karışamayacağı gönül özgürlüğüyle düzenlemek istemiştir.

Devrimlerle; insanları kulluktan, reayalıktan, uyrukluktan kurtarmıştır.

Tüm toplumsal gruplara her anlamda eşit yaşama ve temsil hakkı tanınmıştır.