Geçen hafta Adıyaman merkez ilçe Haydar Efendi Caddesinde aracımla seyrederken Mahmut Gürbüz Camii kavşağında kırmızı ışıkta durdum. Tepe lambaları yandığını, ancak sireninin çalmadığını o anda farkedebildiğim bir ambulans, kavşağı boş gördüğünden olsa gerek kırmızı ışığa aldırmadan sağımdan geçip Eski Devlet Hastanesi Binası istikametinde yola devam etti. Plakasını tam okuyamadım. Ancak yetkililer sürücüsü hakkında cezai işlem yapmayıp sadece uyaracaklarına söz verirler ise gün ve saatini de verebilirim. İddiamın doğruluğunu mobeseden görebilirler. Çünkü istisnai durumlar dışında eğitimin insan üzerindeki ıslah edici etkisinin cezadan daha fazla olduğuna, sivrisinekleri yok etmek için; tek tek öldürülmeleri yerine bataklığın kurutulması gerektiğine inananlardanım.

Siren çalmadığına ve hızı da yüksek olmadığına göre demek ki ambulans hasta taşımıyor ve hasta almaya da gitmiyor, görevden dönüyordu. Bu nedenle de diğer araçlarla aynı statüde olacağından geçiş üstünlüğü yoktu. Ambulans olması tek başına geçiş üstünlüğü kazandırmazdı.

O anda başka bir sivil aracın ise, yolun boş ve kendisine yeşil ışığın yandığını görerek hızla kavşağa girip, Allah esirgesin aynı ambulansla çarpıştığını varsayalım. Al sana bir “vaka!”

Bu kez belki de sözüm ona “devleti” ve “meslektaşı gariban şoförünü” koruma iç güdüsüyle sirenin de çalmakta(nasıl olsa mobese ses kaydı yapmıyor) olduğu iddia edilebilecek, hasta taşımadığına göre “acil hasta almaya gittiği!” şeklinde hemen bir görev emri düzenlenebilecek ve sonuçta o sivil araç sürücüsünün de anası ağlayacak... Veya olası yargılama sonucu olayın gerçek yüzü kanıtlanıp “adalet” yerini bulduğunda bu kez de ambulans sürücüsünün anası ağlayacak. Niçin? Yarım dakikacık beklememek uğruna kırmızı ışıkta geçtiği için. Peki değer mi? Hem “Analar ağlamasın!” sözünü sadece terör için mi söylemek gerekiyor?..

Nitekim 11 Ocak 2016 günü Mehmet Akif Ersoy Caddesi Kent Market kavşağında plakasını göremediğim bir ambulansın sirensiz gündüz tepe lambası açık şekilde kırmızı ışıkta beklediğini, yeşilin yanmasıyla birlikte 82. Yıl Devlet Hastanesi arkasındaki ambulans birimine doğru seyrettiğini gördüm. Hasta taşımadığı için kırmızı ışıkta beklediğinden dolayı taktir ettim.

Yine 17 Kasım 2015 günü saat 10.40 sularında Eskisaray Mahallesindeki bir caddede hasta almaya gelen bir ambulansın kaldırımla arasında bir metre bırakarak park etmesinden dolayı(ki 20-30, hatta 50 cm. bıraksa bile kimseye zararı dokunmayacaktı) yolu en az 5 dakika “gereksiz mesgul edip” araç trafiğine kapattığını görmüştüm. Bu kez de ambulans dikkatsiz park ettiği için diğer “araçların gecikmesine” neden olmuştu.

Hasta taşıyan veya hastaya giden ambulansların geçiş üstünlüğüne; trafikte seyreden diğer araçların uymalarının taşınan hasta hayatı için ne denli önemli olduğunu, www.jethaber.com.tr internet sitesinden de okunabilecek “Bir Saniye = Bir Ömür” başlıklı 02.11.2015 tarihli naçizane köşe yazımızda paylaşmıştık. İl Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Emin Taş ta, sağ olsun gösterdiği duyarlılıkla yazıdan dolayı teşekkür etme nezaketinde bulunmuştu.

Olaylara bakış açımız objektif olduğundan dileğimiz, benzer duyarlılığı bu kez de göstererek çoğunlukla “hayat kurtaran” ambulanslardan az da olsa bazılarının “hayat karartan” haline dönüşmesini önlemek için gösterilen çabayı artırması ve yapacağı açıklama ile kamuoyunu rahatlatması… Mustafa Işıldak www.isildakkalem.com 0532-422 95 28 [email protected]