Atatürk’ün yönetiminde CHP tarafından kurulan halk egemenliğine dayanan Cumhuriyet yönetimi,

Yapılan devrimler,

Devrimlerle yaşama geçirilen toplumsal, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel değişim ve dönüşümler:

Akla ve bilime dayanır.

İnsanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı yapmaz.

İnsan odaklıdır. İnsanı merkez alır. İnsanı önemser. İnsanı “yüceltmeyi” hedefler.

Dünyanın önde gelen tarihçileri, sosyal ve siyaset bilimcileri, araştırmacıları ve uluslararası kurumlar (UNESCO) tarafından örnek alınacak bir model ve sistem (ideoloji) olarak kabul etmişlerdir. Örnek göstermişlerdir. 

Recep Tayyip Erdoğan’ın (AKP’nin) yönetiminde Türkiye Cumhuriyeti’nin halk egemenliğine dayanan yönetim şekli (rejim) değiştirildi. .

Cumhurbaşkanın ülkeyi tek başına aldığı kararlarla yönettiği, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne geçildi. 

Bu değişimle birlikte:

Demokrasiye,

Yargının tarafsızlığına ve bağımsızlığına,

Düşünce hürriyetine,

Eşitlik ve adalete,

Bilimsel eğitime son verildi.

Yurttaşlar benden olanlar benden olmayanlar diye ayrıştırıldı.

Türkiye’nin iç barışı ve bozuldu.

Türkiye, dünya ile kavga etmeye başladı. 

Komşu ülkeler başta olmak üzere dünyada Türkiye’nin neredeyse dostu olan ülke kalmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakınları zenginleşirken,

Cumhurbaşkanı Erdoğan saraylarda lüks ve şatafat içinde yaşarken,

Emrinde Her türlü lükse sahip 10 uçak varken,

Cumhurbaşkanı Erdoğan her türlü konfora sahip lüks uçaklarla ve helikopterlerle seyahat ederken,

Sanayi ve tarım geriledi.

İşsizlik arttı.

Ülke ve halk yoksullaştı. 

Erdoğan’ın tek adam olma,

Ülkeyi tek başına aldığı kararlarla yönetme,

Ülkenin içinde bulunduğu toplumsal, ekonomik ve siyasal durum

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; laik demokratik sosyal hukuk devleti olarak kurulmuş ve dünyanın saygın ülkeleri arasında onurlu ve saygın yerini almış olan halk egemenliğine dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ni teokratik (din kurallarına göre yönetilen) bir devlete dönüştürme amacı ve 17 yıldır bu yönde yaptığı uygulamaları göz önüne alındığında:

23 Haziran’da yapılacak olan İstanbul Büyük Şeker Belediye Başkanlığı seçimi,

Türkiye Cumhuriyeti’nin akla ve bilime dayanan,

İnsanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı yapmayan,

İnsan odağına koyan,

İnsanı merkez alan,

İnsanı önemseyan,

İnsanı “yüceltmeyi” hedefleyen kuruluş ilkelerinin geleceği açısından tarihi önemi olan bir seçimdir.

Türkiye’de demokrasinin gelişmesi ve Türkiye’nin ileri demokrasi ülkesi olması için,

Yargının tarafsız ve bağımsız bir yapılanma ve işleyişe kavuşması için, 

Düşünce hürriyetinin gelişmesi ve güvenceye kavuşması için, 

Ülkede eşitlik ve adaleti olması için,

Bilimsel eğitim için,

Yurttaşların benden olanlar benden olmayanlar diye ayrıştırılmamaları için,

Türkiye’nin dünya ile kavga etmesinin sona ermesi,

Türkiye’nin komşu ülkelerle ve dünya ile barış içinde olması için, 

İstanbul’da yaşayan yurttaşlarımızın bu düşünce ve sorumlulukla sandığa gitmeleri,

Ekrem İmamoğlu’na oy vermeleri,

Ekrem İmamoğlu’nu yüksek bir oy oranı ile İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçilmesi gerekiyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; laik demokratik sosyal hukuk devleti olan, halk egemenliğine dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ni teokratik (din kurallarına göre yönetilen) bir devlete dönüştürmesinin önü, ancak bu yolla kesilebilir. 

İstanbul’da yaşayan yurttaşlarımız başta olmak üzere tüm halkımız tarihi sorumluluğu ile karşı karşıyadır.