Allah Kuran’da sizleri eşit olarak yarattım. Birinizi diğerinden üstün ve farklı yaratmadım. Hepiniz eşitsiniz diyor.

Allah’ın sevgili Peygamberi Muhammet ve dört halifeden sonra, kendilerini dini temsilci olarak sunan bir takım çıkar ve güç odakları ortaya çıktı. Bu odaklar ve gruplar, din adına kurallar (üretilmiş din) ürettiler. Kuran’ın yerine koydukları üretilmiş dini kullanarak çıkar ve güç sağlamaya başladılar.

Osmanlı Devleti, Osmanoğulları ailesi tarafından kuruldu. Osmanlı ailesi (saltanatı) tarafından yönetildi. Saltanatın temsil eden padişah ve padişahın mensubu olduğu Osmanlı ailesi mensupları, devletin yönetiminde ayrıcalıklı ve imtiyazlı oldular. Halka, padişah ve Osmanlı ailesine bağlı kaldığı ve hizmet ettiği sürece, yaşama hakkı tanındı. Farklı düşünenler, bedelini canlarıyla ödüyorlardı.

Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı aile saltanatına son verdi. Halk egemenliğine dayanan, yurttaşlarının eşit olduğu, yurttaşları arasında kimseye ayrıcalık ve imtiyaz tanınmayan, dinin siyasete karıştırılmaması, çıkar ve güç aracı yapılmamasını esas alan, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.

Yurttaşlarının eşit olduğu, yurttaşları arasında kimseye ayrıcalık ve imtiyaz tanınmayan, halk egemenliğine dayanan, dinin siyasete karıştırılmaması, çıkar ve güç aracı yapılmamasını esas alan yönetim anlayışı aslında: “Allah’ın Kuran’da; sizleri eşit olarak yarattım. Birinizi diğerinden üstün ve farklı yaratmadım. Hepiniz eşitsiniz” emirlerine tam da uygun düşen bir yönetim anlayışıydı. 

Fakat, yurttaşların eşit olduğu, yurttaşları arasında kimseye ayrıcalık ve imtiyaz tanınmadığı, halk egemenliğine dayanan, dinin siyasete karıştırılmaması, çıkar ve güç aracı yapılmamasını esası üzerine kurulan yönetim anlayışı, Kuran dışı üretilmiş din öğretileri ile yetişen, kutsal dinimizi güç ve çıkar aracı olarak kullanan, dini kullanarak çıkar ve güç sağlayan kesimleri, rahatsız etti.

Bu kesimler, ilk günden başlayarak Atatürk’e Cumhuriyete, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine ve devrimlere karşı çıktılar.  Buldukları her fırsatta, Atatürk’ü, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini, devrimleri hedef aldılar. Aşındırdılar hırpaladılar. Ortadan kaldırmak için her yola başvurdular.   

Türkiye Cumhuriyeti’ni din esaslarına göre yeniden yapılandıracağını söyleyerek siyaset yapan Milli Görüş öğretisi ile yetişen Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının kurduğu AKP, dini bir güç ve çıkar aracı olarak kullanan Fetüllah Gülen cemaatinin desteğini alarak Kasım 2002 seçimlerinde iktidara geldi. AKP Genel Başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ilk günden başlayarak Gülen ve cemaatinin mensupları ile iş birliği yaptı. Devleti Gülen cemaatinin mensuplarına teslim etti. Ne istedilerse verdi. Birlikte hareket ederek, kendilerinden farklı düşünenleri devletten tasfiye ettiler. Sahte deliller üreterek, farklı düşünenlerin önde gelenlerini tutukladılar. Ekonomiyi birlikte yönettiler. Birlikte zengin oldular. Süreç içinde ikili arasında güç ve çıkar anlaşmazlığı baş gösterdi. Gülen ve cemaatinin mensupları, Erdoğan ve hükümetine darbeye kalıştılar. Halk ve siyasi partiler, hep birlikte darbe kalkışmasına karşı koydular. Darbe püskürtüldü.

Ancak AKP Genel Başkanı Erdoğan, halkın ve siyasi partilerin karşı çıktığı ve engellediği darbe kalkışmasını, kendisi için siyasi fırsata dönüştürmeye kalkıştı.

Kuruluş ilkeleri ile Gülen cemaati ve benzeri üretilmiş din kurumlarına karşı olan, bu kurumlarla  sürekli mücadele eden, bu uğurda siyasi bedeler ödeyen CHP’yi ve CHP’lileri, Gülen’le iş birliği içinde olmakla, FETÖ terör örgütü ile iş birliği yapmakla suçlayamaya başladı.   

Ey AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, sen İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığın döneminden başlayarak Gülen ve cemaati ile birlikte iş yaparken, Gülen ve Cemaati ne istediyse onları verirken, Cumhuriyetin kuruluş değerlerini ortadan kaldırmak için planlar yaparken, CHP’liler, Gülen ve Cemaati ile kavga ediyordu.

Eski CHP Milletvekili Celal Topkan olarak ben, Gülen ve cemaatinin, ülkenin eğitim kurumlarını ve gençliğini ele geçirmek, Türkiye’yi kuşatmak, Cumhuriyetin laik demokratik yapısına son vermek için yaptığı örgütlenme çalışmaları, daha 25. 03. 1997 tarihinde, Meclis Başkanlığına verdiğim soru önergesi ve Meclis Kürsüsünde yaptığım konuşmayla ortaya çıkardım. Gülen ve cemaatinin amaçlarını deşifre ettim.

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı Kültür Müdürü yaptığınız, aynı zamanda Zaman Gazetesi editörü olan Nevzat Bayhan olmak üzere o sırada iktidarda partiniz Refah’ın bakanları, milletvekilleri, Refah Partisi Adıyaman il ve ilçe teşkilatları, parti üyeleri, Gülen Cemaati mensupları hep birlikte beni, dine karşı olmakla ve dinsizlikle suçladılar.

Ey Erdoğan, şimdi siz FETÖ terör örgütü karşıtı olacaksınız! Biz CHP’liler, FETÖ terör örgütü işbirlikçi olacağız öylemi?

İsmet İnönü’nün, tarihe mal olmuş meşhur söylemi ile “Hadi Oradan sende.”

NOT: Gülen ve cemaatinin amacını deşifre ettiğim belgeleri, Alt ekteki  pdf dosyasında sunuyorum. Okumanızı rica  ediyorum.

TBMM VE ADIYMAN'DA  GÜLEN TARİKATININ EĞİTİM KURUMLARINI ELE GEÇİRME ELE GEÇİRME  VE  TÜRKİYE'Yİ KUŞATMA PLANINA YÖNELİK YAPTIĞIM ÇALIŞMALAR (1).pdf