Yaz ayları çiçeklerin meyve verdiği, ekinlerin harman olduğu, sandıkların bereketle dolduğu aylardır.

Gündüzlerin sıcak, gecelerin serin olduğu bu günlerde dostlar arasındaki sohbetler de sıcak ve derin olmaktadır.

Toprağın yatak olduğu, taşların yastık olduğu, yolculukların kolaylaştığı yaz ayları küsleri barıştıran, yakınları kavuşturan aylardır.

Tanıdığımıza tanımadığımıza selam vermeyi emreden sevgili peygamberimiz, gönüller arasındaki görünmez sevgiyi yine görünmez kelimelerle gönderip sevgisini ve güvenini sunması toplumda barışı getirecek en önemli ibadetimizi bize bildirir.

Başta anne baba olmak üzere bütün akrabaları ziyaret etmek, gönüllerini almak, ikramda bulunmak, ihtiyaç anında yardımına koşmak, Kur’an-ı Kerim’in ve sünneti seniyyenin çok önem verdiği ibadetlerimizdendir.

Efendimiz, dostların bir araya geldiklerinde müsafaha (tokalaşmalarını) tavsiye eder ve tokalaşanların ikisinin de günahlarının döküldüğünü haber vererek gönüldeki sevginin tenlerimizle de kenetlenmesini ister.

Hasta ziyaretleri, düğün davetleri, büyüklere hürmet, küçüklere şefkat, bizi birbirimize bağlayan güzel özelliklerimizdir ve aynı zamanda ibadetimizdir.

Çöplükte pislik karıştıran kedi gibi insanların ayıbını araştırmak yerine ayıp örtücü olmalıyız! Biz başkalarının ayıbını örtersek Allah da bizim ayıplarımızı örtecektir inşallah.

Tatlı dil, güler yüz, bal gibi sözlerle hareket etmeli ve dostlar arasındaki dargınlıkları kaldırmaya çalışmalıyız.

Her şeyden önemlisi vefalı olmalıyız!

Allah’a karşı, annemize karşı, babamıza karşı, bütün insanlara ve hayvanlara karşı vefalı olmaya gayret etmeliyiz.

Acı kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu biliyoruz. Evimize, eşyamıza, vatanımıza, havaya, suya karşı vefalı olmalıyız.

Yumurtadan çıkıp da kabuğunu beğenmeyen civciv gibi, büyüyünce anasını beğenmeyen dana gibi olmamaya çalışmalıyız.

Bir harf öğrendiğimiz kişiyle aynı inançta olmasak bile bir ömür boyu o bir harfin hatırına vefalı davranmaya devam etmeliyiz.

“Vefasız dost, ışığı olmayan mum gibidir” demişler. Biz kendimizi yakma pahasına da olsa ışık vermeye devam etmeliyiz!

Dana, büyüyünce anasını tanımasa da anne yavrusunu emzirmeye devam eder!

Gözümüzü oyacaklarını bilsek de biz, bülbülün hatırı için karga beslemeye devam etmeliyiz.

Civciv kendi kabuğunu beğenmese de yumurta yumurtalığını yapmaya civciv çıkarmaya devam edecektir.

Dostlarımız bizim dünyamızı karartsalar da biz “Kara gün dostu” olduğumuzdan, onların dünyalarını aydınlatmalıyız.

“Eski dost düşman olmaz” demeli ve dostlarımızın hiç birini defterden silmemeliyiz.

Yalnız yaşayan bir adam tanırım. İlkokulda sınıfça çektirdikleri fotoğraftan kızdığı her arkadaşını kese kese fotoğrafta da tek başına kalmış ama kendi fotoğrafı da her tarafından kesilmişti.

Biz, bize cefa eden dostlarımıza da vefalı davranmalı ve aramızdan bir defa geçen kara kedinin bir daha geçmesine izin vermemeliyiz.

Midesinde ekmeğimiz olan insanlar bize taş atsalar da biz yine ekmek atmaya devam etmeliyiz…

                                                                                                   Bilal KARADAĞ

[email protected]