“Danimarkalı yazar HansChristian Andersen‘in ünlü ‘Kralın yeni elbisesi adlı masalında, dış görünüşünden başka hiçbir şey umurunda olmayan krala iki uyanık terzi, olağanüstü bir elbise dikme sözü verirler. Terzilerin iddiasına göre, ‘bu elbiseyi sadece, ahmaklar ya da makamını gerçekte haketmeyenlergöremez.’

Kralın yardımcılarının hiçbiri elbiseyi görmediği halde makamlarını kaybetmemek için krallarına gerçeği söyleyemez. Kral da ahmak damgası yememek için susmakta.

Ve kral nihayet birgün, halkın arasına yeni elbisesiyle yani çıplak şekilde çıkar.

Başlarına birşey gelmesin diye korkan ahali aslında olmayan elbiseye övgüler dizip çıplak kralı alkışlarken, kalabalıkta bir çocuk, “Aaa kral çıplak!” diye bağırır. “Neden krala kimse bunu söylemiyor?” diye de sorar.”

Çevresini yalakalarıyla dolduran güç ve mevki sahiplerinin düştüğü durumu anlatması bakımından muhteşem bir örnektir bu hikaye.

Menfaatleri gereği uydurduğu yalanlarla kralın aklını çelip gözlerini boyayan “uyanık terziler” her devirde olagelmiştir.Bu terziler kafalarına göre ölçer, biçer, diker ve giydirirler.

Yeteneksiz, feraset ve basiretten yoksun krallar oldukça da bu uyanık terziler olacaktır.

Hak ve hukuktan nasibini almamış, makamlarını kaybetmemek veya muhtemel makamları kaçırmamak uğruna krala yalanlar sıralayıp aldatan uyanıklar her zaman için kralı komik düşürmeye mahkumdurlar.

Gerçeği ve doğruyu değil de kralın duymak istediklerini söyleyerek kendilerine ve çevrelerine menfaat sağlayanlar da bu şekildedir.

Gerektiğinde komik duruma düşmeyi göze almayan, yaptıklarının veya düşündüklerinin yanlış olabileceğini duymaya tahammülü olmayan, etrafına ve insanlara güvenme sorunu yaşayan, eleştiri, uyarı ve önerilere kapalı, başkalarının da düşünebilme yeteneğinin olduğuna, onların da güzel şeyler yapabileceğine inanmayan hatta inanmak istemeyen kralların etrafında uyanık terziler eksik olmaz.

Çünkü böylesi kralların tuzağa düşme, aldatılma ve yönlendirilme ihtimalleri daha yüksektir.

Çoğu zaman etrafını çevreleyen uyanık terzilerin farkına varamazlar. Kendisine fark ettirecek kimseleri de yanına yaklaştırmak iradesini gösteremezler.

Etrafta çırılçıplak gezerken üzerinde sihirli elbise olduğuna inanacak kadar akıllı(!) olanların bu çıplaklığı sadece elbisesiz olma hali ile alakalı değildir. Kendisini bu berbat duruma düşürmekten kurtarmaya ve etrafındaki uyanık terzileri fark etmeye yarayacak duygu, düşünce ve özelliklerden de çıplak olma halidir.

Ne acıdır ki, uyanık terzilerin etkisinde kalmış ve çevresine, kendisinin çıplak olduğunu söyleme irade ve cesaretinden yoksun, makam ve menfaat düşkünü insanları toplamış böylesi krallar yüzünden bulundukları toplum çok şey kaybetmektedir.

Padişahım çok yaşa!” tezahüratının arka planındaki farklı niyetleri okumaktan aciz krallar, ahmak duruma düşmemek için çırpınırken aslında gerçekten ahmaklığın abidesi olduklarını fark edemezler.

Böyle olunca da hiç ummadıkları bir yerde, hiç ummadıkları bir şekilde bir çocuğun “Aaa Kral Çıplak!” nidasına muhatap olmaları kaçınılmaz olur.

İşte o günden sonra kral giyinik de olsa, artık o çıplaktır.