(20 Şubat 1117-19 Şubat 1118) tarihinde Urfa kontu Baudoin (Du Bourg), asker topladı ve Suruç kontu ile birlikte Vaisaic’ın oğlu vc Ligos’un kardeşi olaın Ermeni reisi Apılgarib’e karşı yürüdü. Cesur muharipler olan bu iki kardeş, Tılbaşar’ın ilk senyörü olan piskoposu tutmuşlardı. Onlar kendi cesaretleri sayesinde birçok yerleri İranlıların elinden almışlardı.

Onlar Bir (Birecik) şehrini de zapt etmiş olup burasını kendilerine merkez yapmışlardı. Çünkü onlar, meşhur muharip adamlardılar ve emirleri altında 1000 kadar asker vardı. Onların eyaletini gören kont, onları çok kıskandı ve bu hissini tutamayıp askerlerini alarak Bir’e karşı yürüdü. O, Türklerden daha ziyade Hıristiyanlardan nefret ediyordu. O, Apılgarib’i tam bir sene muhasara altında tuttu ve onu her türlü sıkıntılar içine soktu. Bu tehlikeli vaziyet içinde naçar kalan Apılgarib, Bir’i bütün havalisiyle beraber Baudoin’a verdi, kendisi de Anavarza’ya Ruben’in oğlu (torunu) olan Ermeni prensi Toros’un yanma gitti.

Kont, Bir’i (Birecik’i) bütün bölgesiyle beraber kuvvetli bir Frank reisi olan Galeran (Waleran)’a terketti. O, İranlılardan daha şiddetle hareket edip bütün Ermeni prenslerini mevkilerinden düşürdü. O, böylelikle Türklerin merhametsizliğinden kurtulmuş olan Ermeni prenslerini tazyik altına aldı. O, onları kendi yurtlarından tard etti, Goğ-Vasil’in devletini kâmilen dağıttı ve onun bütün zadegânlarını İstanbul’a kaçmağa mecbur etti. O, aynı zamanda, diğer bir cesur Ermeni prensi olan Bagrat’ı mahvetti ve onun Guris yakınında bulunan Arevindan eyaletini gasp etti. O, Gargar (Gerger) senyörü olan Kostantin’i de mağlup etti. Kostantin, Samusat (Samsat) kalesinde mahpus bulunduğu sırada feci bir surette ölmüştür. Onu, zelzelenin vuku bulduğu gece Fırat kıyısında, baş aşağı vaziyette bir direğe mıhlanmış olduğu halde buldular. O, esasen hapiste bu hale maruz bırakılmıştı ve bu sükûtun neticesinde olmuştur.

Baudoin, Maraş’ın Prensler Prensi bulunan büyük Roma prensini de tard etti. Bundan başka diğer birçok güzide prensler işkence altında öldürüldüler. Bunların birçoğunun gözleri çıkarıldı, bazılarının da elleri, burunları ve tenasül aletlerini kestiler, bazılarını da çarmıha gerdiler. Onlar masum çocukları, babalarına karşı duydukları nefretten dolayı cezalandırdılar.

Onlar bu müthiş işkenceleri, bu Ermenilere, hazinelerini meydana çıkartmak için icra ettiler, işte onlar, bu suretle her türlü vahşi ve haksız hareketlerle bu memleketleri birer harabeye çevirdiler. Onlar, her an fenalıktan başka bir şey düşünmeyip iyi ve hayırlı bir harekette bulunmadılar.

Onların yaptıkları diğer birçok haksızlıkları yazmak istedimse de onların hâkimiyeti altında bulunduğum için buna cesaret edemedim.