Bu benim maratonum, bu hepimizin maratonu. Start aldık durup dinlenmeden gidiyoruz. Zira “Durup ince şeyleri düşünecek zamanı yok kimselerin.”

Uzun upuzun yolculuğumuzun kısacık zamanlamasında kaybolup gidiyor ömürlerimiz. Zaman bizi tüketiyor işte, yedi yirmidört çalışan bir işçi gibi çalışkan. Görevine sadık bir işçi. O farkında da akıp gitmesi gereken şeylerin, bilinçli çalışıyor bu sebeple. Her an her saniye, bayram seyran demeden, kar fırtına demeden, deprem sel demeden, hafta içi hafta sonu demeden eritiyor bedenimizi.

Bir biz bihaberiz bu yolculuktan. Akıp giden bizden gitmiyormuş gibi başıboş, amaçsız, hayalsiz,…savrulup duruyoruz zaman denen hızlı trende. O kadar çok durak geçti ki sayamadım bile. Okula yeni başlayışım, ilk yaşım, ilk aşkım,i lk sınavım, ilk kartopu oynayışım, ilk duygulanışım, ilk salya sümük ağlayışım, ilk dalgın dalgın yürüyüşüm, arkadaşlarca ilk harcanışım, ilk kez gurbete çıkışım, ilk candostum, ilk acı biber yiyişim,….ve ilk kayboluşum. Evet evet yanlış değil, ilk kayboluşum. Şu hayat denen keşmekeşin içinde ordan oraya sonbahar yaprakları gibi savrulurken kaybolup gidişim.

Geçip giden ilkbaharları göremeden, açan çiçeklerin kokusunu ciğerlerime çekemeden, bir bebeği sevemeden safça, kaybolmadan sevgilinin titreyen gözbebeklerinde, ayazda iliklerime kadar üşüyüp bir sobada demlenen çayla ısıtmadan üşüyen kalbimi, gökyüzünde hayallerime benzetmeden güzelim beyaz bulutları, masmavi gökyüzünün altında uzanmadan, akşam sefaları açarken radyoda okunan şiiri en derinlerime kadar hissetmeden, anne kalbime sarılıp ağlamadan, cam kenarında yağan yağmuru izlerken sade kahvemi içmeden, ağzımı küçük dilim görünecek kadar açıp şen kahkahalar atmadan…bilmem daha nice güzelliğin tadına varmadan nereye gidiyorum ben?

Her anın yanına sokuluvererek yaşamak, saatlerin tik taklarına aldırmadan gürül gürül akmak dururken nereye? Yeni gelmemiş olabilirim; fakat henüz yeni vardım farkına. Geçen durakları saymadım evet, bundan sonrakileri de sayarak zaman kaybetmeyeceğim. Çünkü ben o durakların tadını çıkararak yola devam edeceğim.

Bu tren hızlı tren, her güzel anını dondurup yüreğimin süveydasında gizleyeceğin yolun treni. Yüreğimin hatıra köşesinde daha çok yer var. Her sabah üzerime doğan güneşe ilk kez görmüş gibi bakmak için, çiseleyen yağmur damlalarının toprağa çarpma musıkisini dinlemek için, uçan kuşlara özgür duygularımın vebalini yüklemek için, her gördüğüm çiçeğin renginde kaybolmak için,…hayatta şans olarak görebileceğim her şey için daha kaç durak var bilemiyorum; fakat bende duraklarda vakit geçirecek yürek çok.