Sağlam bir kültürel alt yapıya sahip kadim toplumlar ya da şehirler, bu özelliklerini muhafaza ederek sürdürdükleri hayatlarında kültürel değişim ve dönüşümler de yaşarlar. Bu değişim ve dönüşüm kendi seyri ve süreci içinde devam ettiği için çoğu kez farkına varılmaz.

Normal tarihi seyri içerisinde devam eden kültürel yaşama kimi zaman dışarıdan müdahalede bulunmaya çalışanlar da olur. Bunlar bilerek ya da bilmeyerek, genelde “uydurulmuş” ya da “yakıştırılmaya çalışılmış” şeylerin “kültür” diye “yutturulma” şekliyle ortaya çıkar.

Bir kısmı aymazca ve cahilce olan bu müdahalelerin bir kısmı da bilinçli olarak yapılır. Her ikisinde de var olan boşluktan yararlanırlar. Genellikle kültüründen habersiz ya da kültürel değerlerine ilgisiz toplumlarda yaşanabilen bu müdahaleye; kayıt altına alınmamış, zihinlerdeki yeri silinmiş, yaşam şekli olmaktan çıkmış, toplumdaki yeri zayıflamış kültürel boşluk ortam hazırlar.

Adıyaman gibi son yıllarda çok ciddi sosyal, demografik, kentsel (şehir değil) ve ekonomik dönüşüm, değişim ve yığılmalarının yaşandığı, kültürel kimlik ve kişiliğini korumakta yetersiz kalan şehirlerde bu müdahaleleri yapmak daha da kolaydır.

Şu iki örnek konuyu daha anlaşılır kılabilir.

“Aboş” kelimesinin yerli/şehirli halka mal ettirilme çabası.

Her yörede olduğu gibi şehrimizde de bazı isimler konuşma dilinde kısaltılarak söylenir. Mehmet; Hemo, Memoş. Mahmut; Maho. Hüseyin; Hösso. İbrahim; İbo, İboş. Abdullah; Apo. Abdurrahman; Abo, Aboş. Fatma; Fato, Fatoş. Emine; Emoş. Zeynep; Zeyno. Ali; Alo. Mustafa; Mısto, Mıçe… İlh. Eskiden daha fazla olan bu tür söylenişler günümüzde pek kalmadı da denebilir.

Kırsal kesimde yaşayanlara genel olarakköylü denilen şehrimizde, şehirde yaşayanlara da şehirli/şeherli/yerli denilmekteydi. Burada dikkat edilmesi gereken şu husus çoğu kimsenin gözünden kaçmaktadır. Şehirde yaşayıp da aslen köy kökenli/köy irtibatlı olanlara da şehirli/şeherli denmektedir. Irki bir ayrım söz konusu değil yani.

Son yıllarda garip bir şekilde ortaya çıkan uydurma bir söz ne yazık ki kabul görmeye başladı.

Güya şehirde yaşayanlara, yani şeherlilere “Aboş” deniyormuş. Nasıl ki Erzurum’da Dadaş, Elazığ’da Gakkoş deniyorsa, Adıyaman’da da Aboş denirmiş.

Tarihi geçmişi, bilimsel ve kültürel değeri ve sosyal karşılığı olmayan bu uydurma söz, birilerinin işine geldiğinden, birilerinin de hoşuna gittiğinden itiraz edilmeden, sorgulanmadan kabul gördüğünü müşahede ediyoruz ne yazık ki. Gerçekte birçok olumsuz ve kötü anlamlar yüklenerek şehirde yaşayanların hepsi için maksatlı olarak kullanılan Aboş kelimesi, aslında sadece Abdurrahman isminin kısaltması olarak konuşma dilinde kullanılmaktaydı. Başka bir kullanım şekli de asla yoktur. Kaldı ki, her Abdurrahman olana Aboş da denmezdi.

Aslında uydurmanın ortaya çıkışı, gerekçesi ve yayılmasının nedeni tarafımızca iyi bilinmektedir ve hiçte iyi niyetli değildir. Burada bundan bahsederek konuyu uzatmaya gerek yok. Sadece böyle bir şeyin olmadığını, tamamen uydurma olduğunun bilinmesi gerekiyor.

Hangi saik ya da gerekçe ile uydurulduğunu kestirmek doğrusu zor.Ancak şehirde yaşayan, şehrin geçmişini ve kültürünü bilen, bunların farkında olan herkesin ittifakla kabul etmeyeceği bu satırlar ne yazık ki bilimsel makale olarak kayıtlarda yerini almıştır.

Adıyaman Merkez Ağzı ve Kültürü” kitabının -ki kitap bu konuda yazılmış birçok kitap ve makaleye kaynaklık teşkil etmiştir- yazarı Ahmet Akil Yağınlı başta olmak üzere konuyu bilen, yaşayan ve inceleyen herkes bu konuyu bu şekilde kabul etmektedir.

Yaklaşık 8 yıl önce vefat eden, Devlet memurluğundan emekli ve bu konulara meraklı, aynı zamanda “şehirdeki isimler, lakaplar, sözler ve deyimler” ile alakalı basılmamış çalışması olanmerhum Şevket Temel’e de zamanında bu konu sorulmuş ve gerçek olmadığı teyit edilmiştir.

İkinci örnek konumuz “Abuzer” ismi.

Yine son zamanlarda kamuoyunda yer alan efsaneye!göre, Kahramanmaraş’ta Ökkeş isminin çok olması gibi, Adıyaman’da da Abuzer ismi çokmuş. Hatta bir de Abuzer Kebabı diye de bir yemek varmış.

Şehre yaklaşık 5 km. mesafede makamı bulunan, sahabeden Abuzer el-Gıfari (Abuzer Gaffari)’den dolayı Abuzer isminin çok yaygın olduğu söylenir. Doğrudur, sahabenin ismine hürmeten Abuzer ismi kullanılmaktadır. Tıpkı Abdurrahman ismi de Zey Köyünde medfun Abdurrahman el-Erzincani’den dolayı kullanıldığı gibi.

Ancak Abuzer ismi, Mehmet, Ahmet, Mahmut, Mustafa, Hasan, Hüseyin gibi isimlerden fazla değildir. Geçmişte de olmamıştır. İsteyen nüfus istatistiklerinden araştırabilir. Bu konuda yazılmış kitaplara da bakılabilir. Şehirde yaşayanlar da aile, akraba ve hısım çevrelerini tarayıp isimlerin sayısını kendi çevresine göre çıkarabilir. Sonuç dediğimiz gibi çıkacaktır.

Neden böyle bir şey uydurulmuş sorusuna cevap olarak şunu söyleyebiliriz.Muhtemelen espri, muziplik ya da mizah olsun diye insanların kendi aralarında konuştukları yayıldı ve gerçek sayıldı.

Abuzer Kebabı denilen ve kayıtlarda ya da kültürel geçmişimizde yer alan bir yemeğimiz yoktur. Ama özellikle yaz mevsiminin kolay ve öğün savuşturma yemeği olan domates, biber ve patlıcanın fırında pişirilmesi ile yapılan yemeğe son yıllarda bazı çevreler biraz da mizah olsun diye Abuzer Kebabı adın koymuş olabilir. Abuzer ismini de şehirde en çok kullanılan isim kabul ettikleri için koymuşlardır. Bu yemeği bazıları kıyma ile bazıları da etsiz yapar.

İlk örneğimiz olan “Aboş” kelimesinin şehirde yaşayanlar için kullanıldığı uydurması asla kabul edilemez. Hiçbir gerçeklikle örtüşmediği gibi yüklenmek istenen olumsuz anlamlarda kabul edilebilir değildir. Ortaya çıkış şekli ve çoğu kesimin kullanma amacı masum değildir. Aboş ismi sadece Abdurrahman isminin (Abuzer değil) bazılarınca kullanılan kısa söyleniş şeklidir, o kadar.

Abuzer isminin en çok kullanılan isim olduğu uydurması masum bir çaba olsa bile gerçekle alakası yoktur.

Halk kültürümüze sahip çıkılmadığı taktirde yozlaşmaya, bozulmaya ve kaybolmaya devam edecektir. Bu da toplum olma özelliğimizin gittikçe yitirilmesi anlamına gelir. Bizden söylemesi.