Güzelliklerin gülşenidir gönül

Tüm güzellerin ahsenidir gönül

Besmele çekip "Hü" de gir içeri;

Cenab-ı Hakk'ın meskenidir gönül

En büyük atâ, en büyük lütûfdur;

Sırr u hikmetin madenidir gönül.

Aşk-ı hakiki ise arzun

Gel gir şarabı aşkın mahzenidir gönül

Alem-I ledün sultanıdır el hak

Arzu semanın eksenidir gönül

asla korkmazlar şeytan rivazından

Ehli gönülün cevşenidir gönül

Gir o vadiye gör cananını seyhan

Yarin tecelli eymenidir gönül…

Her şey gönülde başlar tıpkı toprağa atılan tohum gibi.

Yavaşca büyür, filizlenir, yaprakları açar ve gönül bahçesi en nadide çiçeğine kavuşur.

Solmamak üzere her daim kokusunu içinde hissettiği nadide çiçek.

Bakara 165


Ve minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâh(hubbillâhi), vellezîne âmenû eşeddu hubben lillâh(lillâhi), ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâb(azâbi).

İnsanlardan kimi de Allah'tan beride O'na karşı bir takım denkler ediniyorlar ve onları Allah'ı sever gibi seviyorlar. İman edenler ise Allah için sevgice daha kuvvetlidirler. Haksızlık edenler azabı, görecekleri vakit bütün kuvvetin gerçekten Allah'ın olduğunu ve Allah'ın gerçekten çok çetin azabı olduğunu görseler...

Gönüllerimizi gereksiz şeylerle doldurmuş günümüz insanları olarak neden bu kadar mutsuzu sorusuna cevap bulmak için öncelikle gönlümüzün haline bakmalıyız.

Gönlümüzü oranın ve her şeyin gerçek sahibine açmamız için öncelikle orayı temizlemeliyiz. Günümüzde bazı insanlar bu temizliği tek başına yapmak gayreti içinde iken maalesef daha da karanlığa gömülmektedir.

İnsanlar manevi yolculuklarda mutlaka bir mürşide ihtiyaçları vardır.

KEHF 17


Ve terâş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minhu, zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).

Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah'ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.

Gerçek anlamda Müslüman olmanın, bunun huzur ve mutluluğunu yaşamanın tek yolu var o’da sonsuz muhabbet ve teslimiyetle Allah’a ve Hz. Muhammed (S.A.V.)’e yakın olmak, bu gerçek aşkı Allah’ın gönüllerine yerleştirdikleriyle muhabbette bulunmaktır.

Bu yakınlık insanları onları hem bu dünyada hem sonsuz alemde cehennem azabından kurtaracaktır.