Adıyaman Eğitim-Sen Adıyaman Şube Başkanı Abdullah Demir, öğretmenlerin hak ettikleri ücreti almadıklarını düşündüğünü ifade ederek, “Öğretmenler arkadaşlarımız pandemi döneminde ciddi anlamada özverili çalışmalarına rağmen bugün geldiğimiz noktada ekonomik olarak öğretmen arkadaşlarımızın hak ettikleri ücreti almadıklarını düşünüyoruz.  Ağustos ayinda yapılan  toplu iş sözleşmesi yine kamu emekçileri açısında n  fiyasko ile sonuçlandı. Yine emekçiler yüzde 7 ,yüzde 6 zam oranlarına mahkum edildi.   KESK olarak bizler bu dönem toplam %46 zam talebimiz vardı. Yine  daha önceki yıllarda  meydana gelen ekonomik kayıplarımızı karşılamak içinde 600 TL ek ödeme talebimiz vardı. Bunun yanından 3600 ek göstergesi, çocuk yardımı, eş yardımı yani bu  yönlü  çok talebimiz vardı. Ama hiç biri dikkate alınmadı, gozardi edildi.  Ama maalesef   imza yetkisine sahip konfederasyon da bu süreci iyi yurutemedi. Sonuçta kaybeden yine emekçiler oldu. Ucretlerimiz peyderpey eriyor. Alım gucumuz git gide düşüyor. Buda şuan ki ekonomik koşulları göz önünde bulunduğumuzda bizler kamu çalışanları yoksulluk  içinde yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz.” dedi.

“Türkiye’de yoksulluk sınırı 10 binlere  dayanmış açlık sınırı 3 bin üzerine çıkmış”

Demir, açıklamasının devamında ise, “Yani tek maaşlı olan bir öğretmen arkadaşımız aldığı maaş aylık 5 bin civarında.  Yapilan araştırmalara baktığımızda bugün Türkiye’de yoksulluk sınırı 10 bine  dayanmış açlık sınırı 3 bin üzerine çıkmış bunlar ortadayken bir kamu çalışanı aylık 5 bin ve 6 bin liraya mahkum etmek sendikaları bu konuda gerekli tavırları koymamaları kabul edilir bir şey değil. İmza yetkisine sahip olan  konfederasyonun , hükümet ile basın önüne çıkıp ortak açıklamada bulunarak biz hükümet ile anlaştık demesi de ayrı bir handikap.  Biz KESK olarak eğitim Sen olarak bunu toplu iş sözleşmesi olarak kabul etmiyoruz, biz bunu bir satış sözleşmesi olarak kabul ediyoruz. Yani bugün geldiğimiz noktada kamu emekçileri bir bütün olarak  hiçbir kazanım elde etmemişlerdir.  Akşam uyuyoruz sabah zamlar ile uyanıyoruz. En basiti bir hafta içerisinde benzine, mazota gelen zamları göz önünde bulundurdugumuzda ,yada bir markette gittiğimizde her zamana aldığımız ürünleri farklı bir fiyata alıyorsak bu ciddi anlamda alım gücümüzün git gide azaldığını, yani artık çocuklarımızı okutacak durumda olmadığımızı dört kişilik bir ailede yaşan bir kişinin evine artık bir et götüremediği sadece kuru ekmekle beslendiğini ifade edebiliriz. Bunlar bir bütün olarak genel sorun toplumun tamamını ilgilendiren sorunlar.  Eğitim- Sen’ olarak bu tür konularda  üzerimize düşen görevi sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Çünkü sendika demek kendi üyesi olsun, olmasın bütün kamu emekçilerinin özlük ekonomik, sosyal haklarının korumakla görevlidirler..  Biz sendika olarak bunları savunmuyorsak bunlarin gereğini yerine getirmiyorsak sendika olarak kendimizi ifade etmek yanlıştır.  Dolayısıyla Eğitim Sen olarak  yapılan toplu iş sözleşmesini kabul etmiyoruz. Acilen sendika yasasının yani 4688 sendika yasasının acilen düzeltilmesi grevli ve toplu sözleşme hakkı tanıyan gerçek  bir sendika yasasıni talep ediyoruz. Bunun için de mücadele ediyoruz. Etmeye de devam edeceğiz. Bütün kamu emekcilerini de KESK ve eğitim Sen de  örgütlenmeye , üye olmaya davet ediyoruz. Gücümüze güç katmalarini istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: PHA
Kaynak: pha