Şırnak’ın Uludere kırsalında 35 canın hayatına mal olan facia ile ilgili çok konuşuldu,  konuşuluyor, konuşulacak da!

            Onlarca savunmasız masumun üzerine bomba yağdırarak, telafisi mümkün olmayan bir yanlışa düçar olan zümrelerin vicdanından şüphe edilir…

            “PKK’lı olduğu sanılarak onlara bomba yağdırıldı, sınırdan terör sızılacağına dair istihbarat alındı, verilen istihbarata istinaden böyle bir girişimde bulunuldu” vs. gibi beyanatlar havalanmış, gökyüzünde Brek dansı yapıyor!

            Malum beyanatların tümü bırakın Brek dansı, Gulu Gulu dansıyla gökyüzünde rakkaseleşse bile inandırıcı olmaz, olamaz da.

            Kim ne derse desin, Türkiye’nin aydınlık yarınlara doğru yelken açmış olmasını hazmedemeyen, kaos ortamı oluşturarak demlerini sürdürmek isteyen karanlık odakların parmağı var Uludere olayında.

            Sincan’da tankları yürüterek topluma gözdağı veren, darbe planları yaparak hükümeti alaşağı etmeye yeltenen, kısacası her türlü antidemokratik olayın odağında bulunan karanlık güç odakların varlığı hala söz konusu ise, ülkede olumsuzlukların devam etmesi mümkün.

            Devletin her kademesine sinerek hayat damarlarında tümörleşen karanlık güçler, son zamanlarda terörle mücadelede elde edilen başarıyı inkıtaya uğratmak için Uludere’yi kaşımış olabilirler.

            Öyle gündemde konuşulduğu gibi, “istihbarat zafiyetinden kaynaklandı, PKK’lı olduğu düşünülerek o masum canlara bomba yağdırıldı” vs. babındaki söylemlerin pek inandırıcı olmadığı yönünde yaygın bir kanaat var.  

            TSK’da yaşanan şu olayı okuyan, duyan herkesin söz konusu bahanelere itibar etmeyeceği kanısındayım:      

            Bana aktarıldığına göre; evlenmeyi düşünen TSK mensubu bir yüzbaşı ile bir genç kız yakınları aracılığıyla tanıştırılırlar.

            Genç kızın başının örtülü olduğunu görüşme sırasında gören(!) subay, kıza örtüsü nedeniyle bu evliliğin gerçekeleşemeyeceğini söyler. Başını açarsa durumun değişeceğini de ekleyerek tabii…

            Kız, “önümüzdeki günlerde ben sana mesaj atarım” dediğinde ise, subay paniğe kapılır, “sakın mesaj atmayın” der, gerekçesini söylemeden…

            Belli ki, orta kademedeki subayların telefonlarına gelen mesajlar, bir şekilde izleniyor, ya da kontrol ediliyordur.

            Ve başı örtülü birinden mesaj almak bile, yükselmeyi düşünen bir subayı endişelendirebilecek derecede sakıncalı bir durumdur.

            Kendi ülkesinin kadınlarının yüzde 70’ine yakının başına örttüğü bir metre bezi hala bir “tehdit” olarak gören/görebilen TSK’nın, o eski hasassiyetlerini ısrarla korumaya devam etmesi bir yana; kuruma bağlı subayların mesajlarını bile kontrol edebilme kudretini haiz bir istihbaratı varken, PKK’lılar ile sıradan köylüleri nasıl ayırtedebilemez?

            Var mıdır bunun bir izahı?

Sizin istihbaratınızı, sizin vicdanınızı sevsinler!

            Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…