Satır içi resim 1

 

İki gündür Adıyaman’da yaşanan bir olayın, ülke gündemine birden oturması, akla provokasyonlara çok açık olduğumuzu getiriyor. Herhangi bir kırtasiyeden 2 liraya kalın uçlu keçeli kalem alacaksın, bazı evlerin üzerine anlamsız işaretler koyacaksın ve bir kenara çekilerek “kıs kıs” güleceksin. Bu kadar basit olmamalı…

 

Yazıya bu şekilde girişim, olayı önemsemediğim şeklinde algılanmasın. Çünkü konuyla ilgili dün de yazdım, ne kadar önemsediğimi anlattım. Daha da söyleyecekler var elbet.

 

Adıyaman’ın merkezinde yer alan Karapınar Mahallesi’nde bazı evlerin kapı veya duvarlarına keçeli kalemle, anlamsız işaretler yapılmıştı. Bu elbette önemsenecek bir şeydi. Çünkü tarihimizde bunun acı tecrübesi vardı. O zaman da bunu yapanlar yine “karanlık eller”di…

 

Sahneye bir kere oyun koyduklarında, her defasında bu oyuna seyirci çekebileceklerini hesaplayanlar var. Çünkü bu ülke, belli zamanlarda irtica krizine yakalanabiliyordu. Onların istediğinde irtica geliyor, sonra ne oluyorsa birden kayboluyordu.

 

Ergenekon gibi derin örgütler, gündemi kendi çıkarına göre belirleme hakkının olduğuna inanıyorlardı. Yardımcıları çoktu, çanakçıları vardı, medyaları güçlüydü, ellerinde silahı olanlar bile vardı.

 

Gerektiğinde Sincan’da tankı yürütür, gerektiğinde Kocatepe’nin önüne Aczmendileri yığarlardı. Yetmeyince bir Fadime Şahin bulup, koynuna atacak birilerini de bulurlardı…

 

Bütün bunları bilen bir millet olarak, “yapılan işle, hedeflenen işi” çözmeye dönük kafa yormaya gerek duymuyoruz. Biz yapılana bakıyoruz, hedeflenene değil.

 

Adıyaman’da 28 evin kapı veya duvarına keçeli kalemle bir şeyler çizildi. Şekillerin bir manası yoktu, bunu okumaya çalışmanın da anlamı yoktu. Önemli olan yüzyıllardır sarsılmayan dostluktu, kardeşlikti. Bir ezgiydi bu, bunu bozacak bir işaret olamazdı.

 

Emniyet, şekillerin çizim mesafesini de hesaplayarak çocuk işi olabileceği kanaatine varmış. Dün İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin de bunu söyledi. Üç çocuğa dikkat çekti ve görgü tanıklarının olduğunu söyledi.

 

İkinci seçenekse her zaman provokasyon ihtimaliydi…

 

Zaten Adıyaman’ın sosyal yapısını bilenler, üçüncü ihtimali asla akla getirmiyorlardı. Bunu ne Alevi, ne de Sünni vatandaşlar düşünmüyordu. Böyle bir şey tarihin hiçbir döneminde olmamışken, bugün olmasının bir manası olamazdı. Amaç, kargaşa yaratıp, insanları huzursuz etmekten başka bir şey değildi. Adıyaman içinde değil ama dışında kısmen başarılı oldular.

 

Dün İmc TV’ye canlı bağlantıyla konuk olduğumda da Adıyaman’ın sosyal yapısından, kardeşliğinden söz ettim. Kafamı kurcalayan konuysa bu işin bu kadar ucuz olmaması gerektiğiydi. Sabah gazeteler baktım, tam 19 gazetede “Adıyaman” vardı.

 

Oysa Adıyaman, yıllardır sesini ülkeye duyurmak isteyen, huzur ve barış kenti olmakla övündüğü halde, bir türlü atılım yapamayan, turizmde istediğini alamayan, ekonomide sıkıntıyla dolu, yoksulluk ve yoksunlukla boğuşan, kurumların çalışmadığı, işlerin savsaklandığı, insanların yaşam standartlarının yükseltilmediği bir kentti. Ama biz bunu duyuramadık. Kendilerine “ulusal” diyen basının umurunda bile değildik.

 

Ta ki, (muhtemelen ve umarım ki) birkaç muzip çocuğun 2 liraya aldıkları keçeli kalemle bazı evlere işaret koyup, sonra da “ya biz ne yaptık” demelerine kadar…

 

Birden bire herkesin gözü Adıyaman’a döndü; bir kargaşa çıkar mı diye…

 

Ne o, kargaşa çıkınca çok mu sevineceksiniz?

 

***

 

İsterseniz basının olaya nasıl baktığına bir göz atalım…

 

Birgün GazetesiMaraş değil, Adıyaman” diye manşetten haberi vermiş, ama Adıyaman’a ait olmayan, bir resim kullanmış. Resimde güya “Allah için savaşa” yazıyor. Bu başlığı atmak için “hiçbir meslek ahlakının olmaması” gerekir. Adıyaman’da buna benzer bir yazı yok, hedef gösterilmek istenen kesimin de Alevilerle sorunu yok.

 

Cumhuriyet içindekini kusmuş; “Bu neyin hazırlığı?” diye. Bilmem, Cumhuriyet bunu çok daha iyi bilir. Hani kendi gazetelerini bombaladıkları iddiası ortadayken, bunu sorması komik değil mi?

 

Evrensel Gazetesi: “Adıyaman’da Maraş Provası mı?” diye sürmanşetten haberi vermiş. Resmi açıklamaya rağmen de, 27 evi, 45’e çıkarmış.

 

Milliyet “Ürküten işaretler” demiş, hepimizi ürkütmüş.

 

Özgür Gündem’de refikleri Birgün ve Evrensel’e özenmiş; “İkinci Maraş Provası” demiş, bunu da kesin hükümle söylemiş. İçeride ise “Semsur’da katliam provası” diye gerçekten insanın kanını donduran başlık atmış.

 

Diğerlerinde de benzer başlıklar ama çoğunlukla “Adıyaman’da neler oluyor?” türü sorgulayan ve araştırılması gerektiğini salık veren yaklaşımlar sergilenmiş.

 

***

 

Bu gazetelerin hiç birisi Adıyaman’ın derdiyle dertlenmez. Sorunu olduğunda manşetlerini feda edemezler. Adıyaman’da Sünni-Alevi, Türk-Kürt, Müslüman-Süryani ayrımı yapmadan, tüm Adıyamanlıların sorunları var ama görmezler.

 

Onların görmek istediği bir kargaşa…

 

Birilerinin üç beş çocuğun eline tutuşturduğu veya çocukların kendilerinin aldığı keçeli kalemle birkaç evin işaretlenmesiyle halkın sağduyusunu kaybedeceğini sanıyorlar.

 

Ve şunu da unutuyorlar, Karapınar’da 3 binden fazla ev var. Bunların tamamına yakınında Alevi vatandaşlarımız ikamet ediyor. “Bu evlerde Alevi yaşıyor” diye işaret koymak için uygun bir semt olmadığı çok açık. Alevi vatandaşlarımızın azınlıkta kaldığı mahallede işaretleme olsaydı, belki çok daha farklı anlamlar yüklemek mümkün olacaktı.

 

Üstelik de kapı komşusu Sünni olan Alevi vatandaşlar var ve işaretler her ikisinde de görülüyor. O zaman bunu altında “dışlayıcı” bir mantık değil, “karıştırıcı” bir mantık aramak gerekir. O mantığı da aslında dün anlatmıştım. Nasıl oluyorsa CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Adıyamanlılardan önce bu olayı duyuyor?

 

Bu olay çocuk işi değilse bir provokasyonsa şunu bilmeliler ki, Adıyaman, sizin beklediğinizi vermeyecek kadar hoşgörülü insanlarla doludur…

 

Twitimden Seçmeler

 

Ergenekon`un “1” numarası kim diye soruyorlar, şunu bunu gösteriyoruz. Sonra bakıyoruz ki, bunların bir numarası yok, olanı da eskimiş.

 

www.twitter.com/naifkarabatak