Kusursuz insan yoktur. Kusursuz dost arayan dostsuz kalır. Kusurlar insana has özelliklerden biridir. Ancak kusurlarının farkında olmayan/olamayan insanlar vardır. İnsanın kusurları mutlak surette görülür, bu kendisine çoğu zaman prestij kaybettirir. Ancak üzülmesin, morali bozulmasın, canı sıkılmasın, yalnızlık çekmesin diye çoğu zaman bu kusurlar kendisine söylenmez. Farklı mekânlarda ve farklı sohbetlerde dile getiril. İşte o zaman da söylenen kişide varsa söylenenler, dedikodu, yoksa ad iftira edilmiş olur ki bu pek hoş karşılanmayan, nahoş bir durumdur.

Bazen de her doğru her yerde söylenmez misali, hata ve kusurlar söylenmeyip sineye çekilir. İşte o zamanda dil sustuğu gönül yaralı halde olunur. Bize söyleyenler elbette vardır. Eğer söyleyen kişi, yabancı biri ya da az tanıdığımız biriyse, yani samimi bir dostumuz değilse vay o adamın haline! Yandı bitti o söyleyen kişi, mahvederiz onu, hayatı zindan ederiz ona. Söyleyen eğer dostumuz ise, belki içimizden kızarız, gönül koyarız, ama “dost acı söyler” sözünü de aklımızı bir köşesinden çıkartmayız. Evet, dost acı söyler ama doğru söyler. İnsana düşen ister söylenenin kabullenir, ister kabullenmez. Kişinin inisiyatifine kalmış bir şey yani anlayacağınız.

Düşmanın diline dolanıp maskara olmaktansa, dostun acı sözüne kaale alarak ona göre hareket etmek en güzeli olsa gerek. Dost bize acı söyler ama kötü söz söylemez. Dostun söyledikleri bizi incitmemeli, bizi yaralamamalı, gönül koymamalı söyleyene, çünkü o bizim iyiliğimiz düşünmektedir.

Yaşantımızın her alanında bu böyledir. Toplumu her katmanında kişilerin elbette söyledikleri vardır. Meslek gruplarını hepsinde insanı seven ve sevmeyenler vardır. İnsana söylenen birçok şeyde güven ve akde vefa çok önemlidir. İnsanları bir cihetiyle bugünlere kavuşturanlar şüphe samimi dostlarıdır. Bu dostlarımızı satmamalıyız. Onları her yerde ve her zaman anmalı, doğruluğundan ve dürüstlüğünden bahsetmeliyiz.

Şimdi şöyle kendimizle baş başa kaldığımızda derin bir tefekkür ederek sormalıyız. “Acaba benim dostum, dostlarım var mı? Eğer varsa, ne kadar dostlar? “ diye... Eğer “var” diye cevap vermişseniz, size “ne mutlu” denilebilir.

Çünkü gerçek, samimi, dürüst, güvenilebilir, dar ve sıkıntılı zamanlarda her an yanınızda olabilen dostlar bulmak hayli zor, hele de her şeyin menfaatle ilişkilendirildiği, şekillendiği böylesi bir zamanda.

Böyle bir zamanda dost edinmek, bulmak hayli zorlaştı.

Çünkü yürekleri sevgi dolu, sempati ilgisi ile birbirlerine gönülden bağlı kimseler vardır.

Bu kişileri arkadaşça ötekine bağlayan, yakınlık sağlayan sevgi, güvenilirlik, farkındalık ve kıymet bilirlik duygusudur. Sonuçta, bu güven dolu sevgi duygusu ise, dostluğu meydana getirir. Kadın ya da erkek olsun, yaş kaç olursa olsun, mevkii, makamı ne olursa olsun hiç fark etmez.

Sırlarınızı paylaştığınız, özlediğinizi açık yüreklilikle söylediğiniz, telefonda bile saatlerce konuştuğunuz, onu göremediğiniz zaman yüreğinizin daraldığını hissettiğiniz ve onu çok sevdiğiniz bir dostunuz var mı?

Onu özlediğinizi açık yüreklilikle söylediğiniz, sohbetlerinizi paylaştığınız,  yalnızlığınızı anlattığınız, sevincinizi hisseden birileri vardır. Böyle, insanlara çok ihtiyacımız vardır.

Yanlışlarla, hatalarla dolu olan bu hayatımızda, çok dostlar ve arkadaşlar kaybettiğimiz aşikârdır. Bunu ancak dostlar kaybedip yalnızlaştığımız zamanlarda farkına varıyoruz. Varıyoruz da, ne yazık ki artık iş işten geçmiş oluyor. Unutulmak, umursanmamak insana ölümden beter gelir. Ölümce bir kez ölürsün, ama dostun karşısında her gün ölürsün, eziyet çeke çeke tüketirsin ömrünü.

Şimdi bir kez daha düşünün bakalım. Sizin gerçekten bu anlamda hiç dostunuz var mı, ya da kaç dostunuz var? İsterse bir tane olsun, ama olsun. İyi bir dost edinmek dileğiyle...

 


Kerim BAYDAK

[email protected]