Adıyaman’a Akil İnsanların geldiği rivayet ediliyor. TPAO’nun sosyal tesislerinde ağırlanmış, üç-beş kişiyle görüşmüş, çaylarını yudumlamış ve akabinde çekip gitmişler.
Bir Adıyamanlı olarak benim duyumum bundan ibaret. Bunun haricinde ne başka şey işittim, ne gördüm, ne de bilirim.
Çözüm sürecini anlatmak, toplumun her kesimiyle buluşup düşüncelerini almak babında gittikleri her şehirde günlerce yoğun çaba harcayan Akiller, söz konusu Adıyaman olunca, maşallah iki saatte pişirmişler işi…
Öngörüleri ne kadar kuvvetliymiş ki, (!) fazla bir kimseyle muhatap olmadan iki saat gibi kısa bir zaman diliminde Adıyaman’la ilgili raporlarını hazırlamış gitmişler.
Bravo size Akiller (!) boşuna heyete dâhil edilmemişsiniz meğer. TPAO’da oturup iki saatte kentin kimyasını topoğraflayabildyseniz (!) aslında alkışlamak lazım sizi.
Hatta ne düşünüyoruz biliyor musunuz?
Madem bu kadar maharetliydiniz; kilometrelerce öteden türlü zahmetlere katlanıp bu diyarlara gelmenize gerek yoktu:
Memleketimizin simülasyonunu adresinize postalayabilirdik. Ne zahmet ettiniz ki?  
Yorulmadan, zahmete katlanmadan oturduğunuz yerde encamımızı yazar gerekli mercilere rapor ederdiniz.
Vah vah vah…  
Diyeceğim şu ki (!) yazık etmişsiniz kendinize…
Nasıl olsa toplumumuzun kimyasında uysallık var: Hiçbir şeye itiraz etmeyen, her şeye kuzu kuzu “evet” diyen daha da önemlisi; “gelene ağam, gidene paşam” edasıyla yaşamını sürdüren bir yapıya sahibiz.
Hakkımızda ne yazıp çizseydiniz, inanın itirazımız olmazdı, çünkü oldubitti böyleyizdir.
Eh, nede olsa “Urfalıyız aynı halliyiz”…      
 
 Bilal KARADAĞ