Allah dostlarından Rifâ’îyye Tarîkatı’nın Pirî Seyyid Ahmed er-Rufai hazretleri bir gece evine geldiğinde, içeride bir hırsız olduğunu fark eder.

Yanına yaklaşınca hırsız telaşlanır.

Ahmed er-Rufai hazretleri, şefkatle, “Oğlum telaşlanma. Galiba bu un çuvalını almak istiyorsunuz. Ama buğdaydan ekmek yapmak için önce onu öğütmek, sonra kepeğini falan ayıklamak gerek. Bu işler seni yorar. Oysa kilerde hazır un var. Sana ondan vereyim” der.

                Hırsız şaşkın bir vaziyette Ahmed er-Rufai’yi takip ederek, kilere gider. Rufai hazretleri ona, “Bu un çuvalını yükleyecek bineğin var mı” diye sorar.

Adam, “Var” deyip, kapıdaki bineğini getirir. Un çuvalını güzel bir şekilde adamın bineğine yüklerler.

                Rufai hazretleri bunula da yetinmeyip, kasabanın kenarına kadar hırsıza refakat eder.

Tam ayrılacakları zaman, Ahmed er-Rufai hazretleri şöyle der:

                “Evladım, kusurumuza bakma. Senin ihtiyaç sahibi olduğunu öğrenip ihtiyacını gidermemiz lazımdı. Seni buraya kadar yorduk. Bize hakkını helal et” der.

                 İnancımız, bu minvalde bize ışık tutarak garip-gurebayı gözetmemizi öğütlerken, “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” babında uyarı yapıyorken biz ne yapıyoruz?

                İç savaştan ötürü ülkemize sığınan gariban muhacir kardeşlerimize bir parça ekmek vereceğimize bilakis sırtımızı dönüyor, hor ve hakir görüyoruz.

                “Ülkemizde, şehrimizde bunların ne işi var” diye söylenip duruyoruz. Hatta zaman zaman öfkelenip dövüyoruz.

                Kimse görmesin diye sabahın seher vaktinde konteynerlere odaklanıp ekmek arayan aç insanları görmezden geliyoruz.

Sonra da “Elhamdülillah Müslümanız” diyoruz!

Yok öyle üç kuruşa beş köfte beyler.

Hem çevremizde aç ve açıkta kalan insanları görmezden gelecek, hem de “Müslümanım” diyeceğiz öyle mi?

Eğer Ahmed er-Rufai hazretlerinin yaptığını yapamıyorsak…

Eğer inancımızın “komşunuzu gözetiniz” babındaki paylaşımcı ruhunu kavrayamıyorsak Müslümanlığımız sadece isimden ibaret kalır. Keza insanlığımız da tartışılır…

                Sonra demedi demeyesiniz…

                Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

 

                                                                                                                                        Bilal KARADAĞ

                                                                                                                             [email protected]