Dil dedikleri kimi zaman ne büyük baş belasıdır,hele de yanlış kişilere kullanılırsa.

   Her laf her yerde söylenmeyeceği gibi, her laf herkese de söylenmez aslında. Böyle zamanlarda lisan-ı münasip tamamlasının önemini anlarsın işte.

   Hakkaten de kimi kez bazı zatlardan öyle cümleler duyarız ki, lafın nereden gelip nereye gittiğini anlamayız. Konuşsam bir çeşit, konuşmasam bir çeşit deriz. İşte o vakit sevgili Mevlana'nın güzel bir sözü gelir akla. "Suskunluğum asaletimdendir!.. Her lafa verilecek cevabım var... Lakin, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye!  "Ne de güzel söylemiş değil mi ama?

   Şayet laf-ı münasibi bilmezsen susmak kafidir. Konuşmayı çok iyi bildiğimiz, sevdiğimiz kadar,yeri gelince susmayı da bilmeliyiz. Zira her cahile cevap vermeye çalışmak kısır bir döngüde bocalamaktan başka neye yarar ki? Çok şey bildiğini zanneden sözde bilgelere ne anlatabilirsin?

    O vakit karşındaki kamil lafına değmeyecekse, varsın  konuşsun.Sükunetini korumak onlara cevap vermekten daha erdemlidir. Varsın çalsınlar davulu. 

   Bu sözlerim de öncelikle kendime sonra da bilmek isteyene inceden nacizane tavsiyemdir. 

                [email protected]