Değirmen misali, çarkları arasında eziliyoruz zamanın…

Kimi zaman acılarıyla boğuşuyoruz, kimi zaman sevinçleriyle coşuyoruz.

Hüzünleniyoruz, üzülüyoruz yitirdiklerimize, gülüyoruz, sefasını sürüyoruz edinimlerimizin…

Nehir misali akıp gidiyor yanı başımızdan.

Alıp gidiyor sevdiklerimizi, mekânlarımızın içerisinden, ellerimizin arasından.

Bakakalıyoruz ardı sıra…

Ağlamak istiyoruz, nafile!

Hıçkırıklara boğuluyoruz, düğümleniyor ağlamalar boğazımızda.

Gözlerimizden akıyor yaşlar, yanı başımızdan nehir misali giden zamana inat…

Boğuluyoruz düşler zamanında, kurtulmaya çabaladıkça batıyoruz dibine, terk-i diyar eyliyoruz zamana yenilerek.

Yeniden doğmak istercesine, hamleler üstüne hamleler, kulaçlar üstüne kulaçlar atıyoruz, zamanın deryasında…

Ve yine geçiyor zaman, geçiyor inan…

Hem de hiç durmamacasına.

***

Bir tebessümle gönüller fethedilemiyorsa, atılan kahkahalar boşunadır, kar etmez.

***

Hayatın acımasızlığı içerisinde, kimi zaman onurlu, şanlı, şerefli yaşamaya çalışıyoruz.

Kimi zaman, yokluk, perişanlık, sefalet içerisinde…

Sert darbelere maruz kalırız, hayallerimiz, beklentilerimiz umulmadık şekillerde nihayete erir.

Depremler yaşanır doğallığımızda, rüzgârlar savurur, yağmurlar yerle yeksan eder, gürültüler içerisinde sesimiz duyulmaz, canhıraş haykırmalarımızda…

Donuk bakışlarla kalakalırız, hayatın ta orta yerinde…

Yolcuyuz der, geçiştiririz belki kısacık fani ömrümüzü.

Peki, ya varmak istediğimiz menzil, ya istediklerimiz…

Bizim var olan amaçlarımız, içimize çekmek istediğimiz o gül kokusu ne olacak?

İçimiz yanıyor, yüreğimiz parçalanıyor…

Hayatın o ağır yükünün altında ezilmişiz.

İyi de ne için, kim için?

Artık yüzünüzde ki maskeleri atmanın, matemden sıyrılmanın, bir özeleştiri, bir iç muhasebesi yapmanın zamanı daha gelmedi mi?

Hiç düşündünüz mü?

Düşünmeye değmez mi?

***

Ses var, görüntü yok.

Flu bir ortam!

Hadi bakalım, ne yapacaksın?

***

Dünya üzerinde çeşit çeşit insan yaşar.

Kimi uygarca, kimi vahşice!

Uygarlık sonucu eşitlik!..

Eşitlik sonucu  hukuk!..

Hukuk sonucu eşitlik!..

Eşitlik sonucu adalet olur.

Yoksa daha çok ocaklar söner,

Daha çok canlar yanar.

***

Bazılarıyla arkadaşlık ettiğimde ya da sohbet ettiğimde; bazı arkadaşlar hakkında art niyet besliyorum, peşin hükümlü davranıp, olumsuz kararlar vermek zorunda kalıyorum.

***

Başımızın belası, vücudumuzun ayrılmaz-ayrılan tek parçası, şu akıllı telefonlar çıktı çıkalı, aklımızı kaybeder olduk dengemiz bozuldu, feleğimiz şaştı, araçtan çok, amacımızı aştı.

Kimse der mi bilmiyorum, ama ben aldığımdan bu yana, belki bilgileniyorum, ama bocalıyorum, ne dersen yapıyor, ne istersen veriyor bilgi anlamında, haliyle şımarıyor, şımartılıyor yani insan!

Hem pahalı, hem ucuz bir icat, herkesin oynadığı harika bir oyuncak!..

Ah bir de,  yerinde, zamanında, usulünce, edebince, adabınca, kullanabilsek!...

Kerim BAYDAK

[email protected]