Dünya üzerindeki muhtelif yerlerde olanlar, insanların vicdanlarını (varsa) kanatmaktadır.
Şimdiye kadar olanları, geçmişte Firavunlar, Nemrutlar ve Ebu Cehiller yapmadılar.
Arap baharı bahanesiyle ülkelerde iç savaşlar çıkartılarak, askeri darbeler yaptırıldı, halk ayaklanmaları sağlandı, facialar, işkenceler yapıldı ve zulümler yapıldı.
Zalimler, dünyanın neresinde olursa olsunlar, menfaat ve gelecekleri uğruna yaptıkları hep aynı.
Dünya üzerinde yapılan savaşlar,
Toplumlara reva görülen ölümler, katliamlar,
İnsanlara yapılan baskılar, işkenceler, zulümler,
Dökülen kanlar, akıtılan gözyaşları,
Açlık, sefalet, yoksulluk,
Annesiz babasız kalan öksüz, yetimler,
Evlatsız kalan ebeveynler.
Bütün bunlara maruz kalanlar, haksızlığa uğrayan hep Müslümanlar.
Dünya üzerindeki nüfusu 1 milyara geçen ve dünya nüfusunun 3/1’ni teşkil eden Müslümanlar mağdur, yorgun, perişan.
İşin can alıcı olan tarafı, bunların yapıldığı ülkelerin hepsinin Müslümanlar olması, bunları yapanların çoğunun da yine Müslüman olmasıdır. Öz benliğinden yoksun kalarak, iradesine sahip olmayan Müslümanların, Nemrut’ların, Firavunlar’ın ve Ebu Cehil’lerin dayatmalarıyla ve emirleriyle, birbirlerini öldürüyor, kardeşkanı döküyorlar
Kangrenleşen Filistin’de, Bosna-Hersek’te, Afganistan’da, Çeçenistan’da, Irak’ta, Myanmar’da, işte Suriye de, Tunus’ta, son olarak Mısır’da ve dünyanın birçok yerinde, birbirlerine düşenler,(belki sonra İran ve sonra Türkiye) sözde özgürlüklerin kazanılması bahanesiyle birbirini öldürenler hep Müslümanlar. Dış destekli, darbeci cunta rejimi yanlıları; dinî, vicdanî, insanî, hukukî, bütün temel değerleri hiçe sayılarak, sırf sömürmek, yer altı ve yer üstü zenginliklerine sahip olmak amacıyla, katliamlar yapıyorlar, kan ve gözyaşı döküyorlar, İslâm dünyasına acı çektiriyorlar, fitne ve fesat çıkarıyorlar. İstek ve arzularına karşı çıkanlara yaptıkları tek şey, katliam, işkence, zulüm, kıyım…
Ortadoğu yanıyor,
İslâm dünyası kan ağlıyor,
Müslümanların feryad-u figanı ederek, yeri-göğü inletiyor; ama nafile!..
Bu feryatlar karşısında seslerini hiç kimse duymuyor, kulaklar sağır, gözler kör, diller lâl olmuş durumda... Duyanlar da duymazlıktan geliyorlar.
Yapılan insanlık dışı uygulamalara, dünyanın efendileri çıt çıkarmadıkları gibi, yaramaz, şımarık ve lânetlenmiş çocuklarına (İsrail gibi) destek bile veriyorlar.
Müslümanlar dışında kalan herhangi birinin ölümüyle dünyayı ayağa kaldıranlar, Müslümanların topluca kıyımı, katliamı, derilerinin soyulması, canlı yakılması, topluca canlı mezarlara konulması karşısında sessiz kalıp, hallerine gülüyorlar.
İnsanların, özellikle Müslümanlara yapılan kıyımlarda, akan kanlarla dereler doluyor, gözyaşları sel olup akıyor.
Dünyanın jandarmalığına soyunan ABD ve yandaşları AB, Rusya, Çin kayıtsız, sessiz, ilgisiz kalarak, üç maymunu oynuyorlar.
Arap baharı, Arap katliamına dönüştü; kimseden ne ses var, ne de seda.
İslâm ülkelerinde yaşayan Müslümanlar birleşmediği sürece, görünen o ki daha başları bel ve musibetlerden kurtulmayacaktır.
Her şeyin en güzel nimetleri ve güzellikleri, yer altı ve yer üstü zenginlikleri hep Müslüman ülkelerinde bulunmaktadır. Yapılan eziyet, işkence ve mağduriyet nereye kadar devam edecek. Onların muhakkak bir hesabı vardır; ancak unutulmasın, Allah’ın da bir hesabı vardır.
“Zalimin zulmü varsa, mazlumun da ahı ve Allah’ı vardır.”
“Zulm ile abad olanın, akıbeti berbat olur”
Şu mübarek Cuma gününde, yine mübarek Kadir gecesinin içinde bulunduğu şu günlerde, rabbim zalimlerin ve zulmedenlerin akıbetini berbat eder inşallah.
 
Kerim Baydak