Bilgiç, yaptığı açıklamada, Adıyamanda 400 üzerinde Eğitim Sen üyesinin açığa alındığını bildirdi.
Meslektaşlarının eşlerinin de olduğunu aktaran Bilgiç, Olayı yakından takip ediyoruz. Olağan Üsüt Hal döneminde yasanın tanımadığı hakları bile kullanan bir iktidar anlayışı söz konusu. Ne yapılıyor, FETÖ denilerek Olağan üstü Hal ilan edildi ama solculara, demokratlara yönelik bir kıyıma dönüştü bu. Bundan önce de Eğitim Sen üyesi 29 arkadaşımız açığa alınmıştı ama bu soruşturmalarda ne ifadeleri alınıyor, ne kendilerine yönelik suçlama yöneltiliyor, ne bu suçlama sonucunda savunma hakkı tanılıyor ? Böyle bir uygulama ancak faşist rejimlerde uygulanır. Bizde bu uygulamalar faşizan olduğunu düşünüyoruz. Hukukta bunun hiçbir şekilde yeri yok, insanlar sadece sendikal faliyetlerine katıldıkları için bu uygulamalara tabi tutuluyor dedi.
Sendikal çalışmaların iş bırakmayı da kapsadığını belirten Bilgiç, şöyle devam etti:
Pretestoyuda kaplar, kınamayı da kapsar. Dayanışma temelli hak, hukuk vardır. Bunlar bu nedenle yapılan uygulama kabul etmek mümkün değil. Yarın öbür günde bu uygulamalar içinde kripto FETÖ listesiyle insanlar atıldı. Derlerse buna da şaşmamak lazım. Hep mağdur yaratılıyor. Bu kamuoyunun her alanında yapılıyor. Bunun sonu hayır değil. Bu ülkede bu kadar mağdur yaratılarak, demokrasi inşa edilemez. Barış inşa edilemez. İnsanların evlerine götürdüklere ekmeğe göz konulmuş, böyle bir anlayış olabilir mi, suç işleyen cezalandırılsın. Kamuoyunun her alanında cadı avı başladı, insan avı başladı. Böyle bir anlayışla bu işlerin önü alınabilir mi? Daha beter toplumsal huzursuzluk derinleştiriliyor. Toplumun değişik kesimleriyle kamuoyunun devletin arasındaki arasında çatlak yaratılmaya çalışılıyor. Bu doğru değil. Bu da tam da terör örgütlerinin amacına hizmet eder. Bu çok doğru bişey değil. Benim içinde tanıdığım insanlar var. 1 tek bir iş bırakma eylemine katıldığı için işten atılmışlar. Bunun yaptırımı bu değildirki kınarsınız uyarırsınız maaş kesimi cezası verirsiniz kademe ilerleme cezası verirsini,z iş bırakmanın karşılığı bu değil ki? Bu gözdağı, bu ben güçlüyüm, ben sizi ezerim, bana biat edeceksiniz, bunun dışındaki kimsenin yaşama şansı yok, örgütlenme şansı yok demektir. Bu da bu ülkede 12 Eylül’de görüldüğü gibi tutmamıştır. Tutmaz da. Bu ülkenin her halkı, kadim halklar yaşıyor bu ülkede. Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı zorbalığı kabul etmez kardeşim. Zorbalığa isyan eder, direnir. Bu doğru bişey değil. İçinde ben çok iyi biliyorum CHP’liler var, HDP’liler var, ne olursa olsun, ne düşünürseler düşünsünler, insanları düşünceleri nedeniyle, ekmekleriyle imtihan etmek, hangi anlayışa sığar ? Hangi dine sığar, hangi inanca sığar, hiç bir şeye sığmaz. O yüzden toplumsal barışımıza yönelik olumsuzluklar bunlar. Bu kararı alanların birdaha gözden geçirmesi gerek, kabul edilebilir değil
Hepimiz Adıyamanlıyız, hepimiz Adıyaman’da yaşıyoruz diyen Bilgiç, 400 kişinin işten atılmasını gerektirir, hangi toplumsal eylem oldu? Ama 400 evde bu iş devlete karşı tepkiye dönüşüyor. Bizim hukuksal düzenimize, devlet yapımıza yazık değil mi? Birilerinin ağzına bal değdi, öyle 3 ayda 6 ayda kaldırılacağına inanıyor musunuz? Meclis tatil edilmiş, meclisin yerine karar veren insanlar var. Bu ülkede bu kararları bir kişi veriyor. Bu noktaya gelmişken, olağan üstü halin ortadan kaldırılacağını kim söylüyor. Hukuk askıya alınmış, bakın sayın Cumhurbaşkanı yargının, yürütmenin, yasanın başı benim dedi. Bir yargıç çıkıp demedi ki benim başım değilsin. Yasama, Yürütme, Yargı ayrı değil mi? Hiçbir hakimin bir başka hakim üstü değildir, kesinlikle emir veremez. Ama sayın Cumhurbaşkanımız bir yargı mensubu, avukatlarda dahil buna çıkıp demedi ki napıyorsunuz, yargıya zarar veriyorsunuz. Biz kimseden emir almayız, kimse bizim başımız değil, biz vicdanımızla başbaşayız, kanunlarımızla, anayasamızla baş başayız demedi. O yüzden gerçekten ülkemize yazık oluyor. Bizim en son gideceğimiz nokta yargıdır, hepimiz için geçerlidir şeklinde konuştu.
Kaynak : PHA
